Davetine çok geç kaldım, affola,
Yollarım bağlandı, bahâne değil,
O gözler inmiştir düşlerime hep,
Anlattım ya, dinle; efsâne değil,
Bu karanlık nedir, ey can, sarar yüreğimi
Gökte sönmüş bin yıldız, ben ise hüzünlüyüm
Ne ses var, ne müjde var; ufuklar kapanıyor
Bir tırnak tırmalıyor nemli göz bebeğimi
Ve sokaklar ıpıssız, ben ise hüzünlüyüm
Sabahı beklemenin zorlu bedeli mi var?
Her saat yıla benzer, her dakika bir mevsim,
Niçin sarmıyor beni, yaban mıdır uykular?
Bu yorgunluğu şimdi nasıl izah edeyim?
Yalnızlığın çehresi o ay yüzlü ıssızlık
Çölde Kays’tan bir deli-dolu Mecnun çıkaran
Uğrunda can verilen bildik Leylâ değil mi?
Akla, aşka teslim ol dedirten çağrılarla
Damıtılmış gibi, o yüz mücellâ değil mi?
Pervâne yenik düştü, elde mum da kalmadı,
Yandı ışık, rüyada uçurum da kalmadı,
Sahil, uzun bir hayal; sularla kucaklaşan,
Dalgalar sustu, rüzgâr gitti, kum da kalmadı,
Yürekte anıt gibi o tek uluyu sevdim,
Suçu ona tutulmak olan suçluyu sevdim.
Ellerim kelepçeli, kaç gündür sorgudayım,
İnan olsun ki ben bu uzun sorguyu sevdim.
Reyhan çiçeği misin, râyiha dolmuş her yan?
Kaş üstünde izi var o müjdeli sesinin
Gülerek bıraktığın hatırada heyecan
Yanına yaklaşınca âşıklar çeşmesinin
Bedir ışığı ile doldu mavi âsuman
Çileleri ömrümün çizgi çizgi alnımda,
Suda halkalar gibi, yavaş yavaş büyüyor.
Bir yalnızlık mahkûmu, yıllar saklı yanımda,
Dudağımda ifadem, o zor savaş büyüyor.
Sırtımda kara yama, ellerimde solan renk,
Sen, dipsiz fezada küçücük nokta,
Sen, yalnız yolcusun bu son durakta
Sen, susuz çöllerde sulara vurgun,
Hayat denizinde nefsine tutkun,
Sen, uzak diyarın yakın ölüsü,
Sen, varlığın bir gün solacak süsü,
Lânet okumuyorum hayallerimizi taşlayanlara,
Onlar deniz kıyısının hoyratlarıdır
Biz bozmayı bilmeyiz;
Değil mi ey güzellikler prensesi?
Damarlarımızda inşâ aşkı dolaşır
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!