Hani söz vermiştin ya, bir nevruz maviliğinde,
Niçin kapı önünde yüzyıllarca beklettin?
Önce gölgenle bayram tebriği gönderdin de
Sonra adını aldın, bu diyarı terkettin,
Bütün hayaller yolcu oldu ay ışığında
Bir yıldız kaydı yârin inci kirpiklerinden
Bir yüreğin yası arzı etkiledi derinden
Tereddüt damla damla birikti ellerime
Denizini yitirmiş balıkçı kayığında
Ufuklar gecelerde arar da mehtâbını,
Gönlüm o an seyreder kâinat kitabını,
Gülünce fecir, doğar dallarda tomurcuklar,
Elele tutuşmuş, oynuyorken çocuklar,
DELİ MİNE
Üzerine çullanan kabûsları saymadın
Sana korku taşıdı uyandığın şafaklar
Gecenin karardığı ana korkuyla baktın
Sana tekin gelmedi yakınlar ve uzaklar
Sular, ıslak bir mevsim,
Zaman, yorulan takvim,
Her ufukta bir resim,
Gülüverir enginde,
Ötelerde ufuklar
Devranın asla böyle olmadığını bildim
Bir çiçeğe sordum yazın kaç saat ettiğini
Bugün bu hakikatin önünde hem eğildim,
Bir de ırmağa sordum nereye gittiğini
Dediler ki; yaz biter, gün solar, ışık söner
Titreyişim sana doğru akıyor
Seni arıyorum kuş yuvasında
Önüme devlerin yüzü çıkıyor
Bir ışık gülse de gök ovasında
Onu da görünmez bir el yıkıyor
Çöl, sarı benizli bir hasta mıdır?
Mecnun’un düşleri yitiyor orda,
Hangi Leylâ’dır ki, ellerinde sır;
Hangi resimdir ki, solar kumlarda?
Çöl, bil ki serabın arkadaşıdır,
Babam Güneşi, bir de takvimi öğretirdi,
Seherin anlamını, zamanın aktığını,
Soframıza besmele umutlar getirirdi,
Anlardık her saatin sonsuza baktığını,
Babam eski atların seyisidir her zaman,
Köprü yıkılmış, yollar yitik, kayboldu izim;
Nereye yönelsem bir akşam karşılar beni
Issız boşluğa mahkûm, uzakta kaldı mekan
Yusuf misali ben de yabani kuyulardan
Çıkamadım da; onun için böyle sessizim
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!