Aşkımı di’li geçmişlerle anlatıyorum şimdi,
Geceler gürül gürül aktı ve yalnızlık bastırdı beni,
Görücü usülü sevdalar çabuk yorulur, kimse
Sorumlu değil kar yağan akşamımdan, ıslanmak
Pahasına koşturdum geceler boyu, ıslak yollarda
Resimlerini çiğnedim, kilim sermeyin önüme aşk
Gövdemin kargaşalık yükünden kurtulduğu,
gözyaşları kurumuş bir odada,
senden cesaret alarak
Berlin’in sislerini kovdum üzerimden.
Boşluğuma düşen şehir kaçkınları,
yani asker postalı parlatan kara yüzlü insanlar,
Sokağın bir başında umut tacirleri,
diğer başında keçi sütü ile beslenenler.
Bir dünyadır bu,
gemisini kurtaran kaptandır, kimine göre,
kimine göre, kalleştir o kaptanlar.
Özlem dolu yamaçlardan,
Sesleniyorum sana.
Yırtılan boğazımın,
Yoksul sesi,
Ulaşamaz,
Zaptedilen kalelerdeki,
Bağıran bir gökyüzü çöküyor bedenime
çatlayan yokuş, bir denizin çıldırması
hatta taşlara vurması terli ayaklarımın,
biraz dünya vardı aşağılarda,
biraz serbestliği özgeçmişimin
sakallarım bu yokuşlara yakışırdı,
Demode aşkım denk gelmiyordu kasımın yukarılarına, altmışların bilmem hangi yılında zaafımız uyuyordu sanırsın. İki üç kez yuvarlanan devrimlerin gücü kadar rüzgarlarda savrulurdu gözkapaklarım. Bana da uğra sarp gençlik ve alkışlat kendini, kimbilir kaç kez aslolan asıldı ve günlüklerime geç kaldı gençliğim. Yokuşu tırmanırım gene de
geçmiş olmaz arzularım, sonralarım geçer bir bir, geçmiş olmaz arzularım.
Gençlik frenlenir kahkaha kırbaçlanır çığlık denize ulaşır ezilir arzular. Ettiğiyle kalır ergenlik burulur yastıklar karanlıkta bölünür geceler kabahatler bronzlaşır kurtulmak kabil değil. Anlamaz yağmuru üleşmeyen onulmaz çığlıklarla cebelleşir yılları, ekseriya kırgın geçer camdan yağmur damlaları.
Deniz ilk günkü öpüşleriyle sarsıyor hayatımı
bir çığlık uzun bir geçmişten gelen güçle
vuruyor gençliğimi yerden yere.
Yaşlı iskele tahtalarından intikam alan köpükler
kıvranıyorlar uzaklara olan hasretleriyle
deniz övüyor dik başımı, geniş omuzlarımı
Adım ’göçmen’,
Çok göç ettim.
Dünyanın merkezinden,
Önce güneye gittim.
Sonra kuzey yolu,
Göründü bana.
Fırtınası dinmiş sokaklarda
sessizlikle cebelleşir bakışlarım.
Tangırtılar şangırtılar
şaşırtırdı insanı.
Şimdi yok eski tencereler, eski şişeler
ve dünyanın ucuna gitmiyor sokaklar
Şimdi çorak bir kedidir hayatımıza saplanan
buruk bir bahçede bir gölge zıplıyor
ömürler uzuyor boynumuza doğru
zıp zıp zıplıyor hayat,
zıp zıp zıplıyor kedi
tecrübesizdi aşklarımız,
selam hüdayi abi benim koray sana ulasamadim selam olsun gönullerinize