Gecenin bir vaktindeyim,
çay içiyorum,
berlin bana bakıyor,
ben kıpırdamıyorum.
Oysa berlin duvarını ben yıktım,
Aşktır beni bu sahile getiren,
konuşmam öpüşürüm denizle,
gölgem kaldırıma vurur,
sevinir kaburgalarım,
el sallarım komşum olmuş güneşe,
bulutlar arka bahçede beklesin.
Bir rüzgar, bir yağmur şehriydi o,
ellerini göllerde yıkayan.
Felsefe ve aşk kuşatır günlerimi,
yağmur çarparken kulaklarıma.
öğle vakitlerimde
sözler alev gibiydi
misafirim olurdu
sarhoş olmuş şiirler
yolum urla’ya düşerdi
dizelerim deniz,
İzmir’den ayrılanlar hep,
‘neden ben' derler
ve son yazdan, İzmir’den
bir resimle gezerler.
Kuzeyin buzlu masalları,
Basmane’ye giren sabah otobüslerine
en çok kahveciler sevinirdi
çünkü onlardı kuşları otobüslere hücum ettiren.
Güneşe gürültüyle çıkan sokakların
gözyaşıyla ıslanan sessizliği vardı burada.
aşk sorgular beni güçsüz gecelerimin kimsesiz saatlerinde
taktığımız maskeler hırslı yüzlerimizde daha kaç yıl yara açacak
benbenci vücudum, iri kollarım, kocaman ellerim, ben demeyin artık
çünkü senin şiir gibi duruşlarındır bana bulutlardan dizeler indirten
zavallı kimsesiz ellerim dokunamaz senin taşlarda izi kalan aşklarına
Kentin gürültüsü uzak şimdi,
yaşamın yedi rengi çekilmiş,
arkadaşım karanlığın saatleri
ve,
şahlanan duyguların zamanı.
bir şiir vaktiydi seni gördüğümde
yaşamın tarifini veren gözlerinde
bana dair izler buldum
ve çiçekler sundum sana
sonra zaman geçti
Yaşam ileriye yaşanır
geride anılar kalır,
anılar,
ki hep yarımdır onlar.
Güneşli bir sokakta bir gün,
selam hüdayi abi benim koray sana ulasamadim selam olsun gönullerinize