Kanlı bıçaklı bu aralar mantığımla kalbim
Meydan muharebesinde esir şimdi hislerim
Bedenim başıboş gezer acı çeker şu kalbim
Hekimler fayda etmez kabul olmayan duamsın
Bir kahve fincanında döndü dünya,
Telveler usulca fısıldadı,
“Bir rastlantı” dedim,
Ama gözlerinde bir yangın vardı.
Bir rüzgar esti,
Kitapların arasından uçtu bir sayfa,
Dil damağımda, dişlerimin arasında durur,
Ama söyledikleri hep kalbimin sesi.
"Nasılsın?" dediğimde aslında,
"Seni özledim," demek isterim.
"İyiyim," derken,
Eşi de gördü
Teninde yanan ateşi söndürmek için
Kendimi bir nehir gibi akıttım içine.
Sevmek dediğin, kök salmaksa toprağa
Ben yazmıyorum,
Kalem elimi tutan bir yabancı
Mürekkep, damarlarımdan sızan bir nehir değil;
İçimdeki çürümüş meyvelerin posası,
Dilimde paslanmış bir anahtarın zorla döndürdüğü
Bir çığlık duydum önce
Bir ses bağırıyordu küfürler eşliğinde
Ey it oğlu it in aşağıya
Bir gürültü koptu sonra
Bazen kusura bakmak lazım
Bir kapıyı öyle sert kapatmalıyız ki
Ardından dönüp bakan olmasın,
Çünkü bazı eşikler, yarası kabuk tutmuş
Bir kaplumbağa yürür,
Dünya döner, o adım atar.
"Yavaşlık," der, "acemice bir dans değil,
Zamanın kendisiyle yarışmaktır."
Sırtında taşıdığı kabuk,
Karanfil bahçesinde, kırık dizeler arasında,
Şiirle uyandılar,
Her biri bir dize, her dize bir manifesto.
Ağaç kök saldı göğe, yapraklar kanat oldu
Biz ki kaybolmuş cennetin çocuklarıyız
Paslı bir çakının dilinde yürek kesiği,
Kan değil, kırık şiirler akıyor.
Kara toprak avuçlarıma dolarken,
Gömüyorum içine söylenmemiş "sen"leri
Bir çocuk mezarlığı gibi,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!