Bakır ustalarının bacaları tütüyordu
Biz yola çıktığımızda
Karlı yamacından süzülen rüzgar
Olanca haşmetiyle aşıyordu
Bezir dağından
Ve ben bütün suları çiğnedim hınçla öfkeyle
1.
asaletin aziz belasına takıldı yüreğim
er bahara yenik düşen ağaçlar gibiyim
yüreğime yeşil ovalar kuruyor o sesin
seni büyütecek suyum yok bilesin
Yer gök şahit olsun ki
Biz ikimiz ikimiz biz
Yeni bir dünya kurabiliriz
Yeter ki umudun umudum
Gözlerin gözlerim olsun
Sabah rüzgârı vurmuş yüzüne
Bütün sabrıyla tuzlu suları beklerken beyaz kısraklar
Kocamış nalbantların usturuplu iç çekişlerinde tükeniyor zaman
Gelmiş geçmiş her şey parmaklarının arasında saklı
Aklın dehlizlerini saymazsak tabi
Nadan simalar dolaşıyor uluorta
Yağmur kuşlarının göğü tırmıklayan şöleninde,
Kadırgalar teğet geçiyor dalgaları
Mor kızıl bir kehanet basıyor tetiğe
Kaçıyor bütün kediler, kaçıyor nüfus müdürü zabıta tarafına
Namlular kesişiyor üç ev arasında
Harp çınarına yakın, belki yüz metre aziz çeşmeye
Bir ormanın gölgelerinin büyümesi gibi
Akşamdan geceye uzanan zaman çıkrığında
Ve koyulaşan yalnızlığın sesinde
Çoğaldıkça çoğalıyorum
Gecenin budağında suyu ateşe çalarken ay tarlası
Yüzüme bak Elanta
Yüzüm dünyadan uzakta
Yağmur ıslatmış gözlerini
Gözlerin şimdi her sokakta
Sen ateşe teslim olurken
Gözlerindeki felaketten
Büyümedi kafeste kardelen
Özlemin erken inmesi kalbime
Aşkın gece kuşatmasından belliydi
Göğe her yıldız düşmesinde
Maha ayar veridi kirpiğinin mecni
Perdeleri çekti
Sanırım akşam oluyordu
Dedi ki:
Istırap dağlarına söyleyin
gecenin uyluğunda göğeren yıldız
bir avuç çığlık
bir tutam giz
kafamın içinde bir yığın sanrı
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!