Açtıysan gözlerini sabaha,
Yeni bir gün senin için yeniden başlıyor demektir.
Aldığın nefesi veriyorsan geri,
Yeni bir güneş senin için doğuyor demektir.
Yüzünü görmeyeli büküldü bileğim
Dumanın tütmez oldu, yıkıldı direğim
Tek tek sayarken şaşırdım demek günleri bu aralar
Hasret kokar buram buram şimdi buralar
Düştü sararan yaprağım zamansız
Kırıldı kuruyan dallarımda amansız
Soldu güz gibi güneşim günüm apansız,
Ağaç oldum da dayandım kara kışlara.
Hatice Kutsal
Günün kızıllığından sonra, akşam telaşı başladı canlılar arasında. Börtü böcek yuvasına çekildi. Tek kök akşam sefasının açma saatleriydi. Çingene pembesi çiçekleri yeşil yapraklarına pek yakışırdı. Bol su ve mayıstan kucağını dolduracak kadar büyümüş açılmıştı.
Mayıs akşamında tek katlı kerpiçten yapılma köy evimizin sundurmasına kurduğumuz yer sofrasının etrafına toplandık. Bulgur pilavına önceden sulanıp yumuşatılmış yufkalar ve bir sürahi ayran eşlik ediyordu. Akşam yemeği öksüz doyuran cinsindendi hani. Doyuncaya kadar yendi, içildi. Bulaşığa başlamadan çayı ocağa koyardım her zaman, bulaşık bitince su kaynamış çay demlenmiş olurdu. Yine öyle yaptım. Zamandan kazanmak için Tek dem bohça çayını bardaklarla birlikte getirip çökmesi için bıraktım sundurmaya...
Her zaman ki vakit yaklaşıyordu. Elektrik ha kesildi ha kesilecek derken tam saatinde ortalık karanlığa büründü. "Işığı olmayan köyün yıldızı çok olur" misali, gökyüzünü ışıl ışıl süsledi yıldızlar. Göğe merdiven dayasan çıkılacak kadar yakınlaştı gökyüzü. Tek tek yıldızları toplamak gibi tuhaf bir duygu geçti içimden. Hafiften bıyık altı gülümsedim. Neden güldüğümü sorsalar cevabı akıllıca olmayacaktı.
Derken kızıl ay doğmaya başladı. Doğuyordu gecenin mehtabı. Yanıyordu karanlığın kandili. Gelmişti ayın ondördü. Böyle geceler alıyordu insanın aklını başından. Olmayan kelimelerle anlatılamıyordum içimden geçenleri. Dün sonlandı, yarının başında, karıştı zaman birbirine, çekildi el ayak, sustu bütün sesler, sardı dört bir yanı sessizlik. İmkansızdı tarifi karanlık köyün, yıldızı çok, mehtaplı kızıl gecesini.
Hatice Kutsal
Gündüz demiş ki geceye!...
Ey gece,
Karanlığın sabaha kadar sürecek.
Senden sonra sıra bana gelecek.
Sana kapanan gözler, bana açılacak.
Sen gecelerin karanlığısın,
Bekle o günler gelsin küçüğüm,
Bak daha neler neler göreceksin.
Canına can, yüzüne renk gelecek, ruhun dinlenecek.
Bire bin verecek çıplak ayakla gezdiğin toprak, şifa olacak kana kana içtiğin su, uyuyanları uyandıracak soluduğun hava.
Mavi kanatlı bir kuş olsam .
Uçsam, uçsuz bucaksız gökyüzünde.
Konsam baharın rengarenk dallarına.
Konuşsa pır pır eden yüreğim.
Şakısa bülbüller gibi dilim.
Raks etse dile gelen kelimeler.
Yürekçe okuruz, Yürekçe yazarız.
Gönüllerin dilidir, görülmeyen lisanımız.
O yüzden huzur dolu, o yüzden mutlu,
Sevgiyle beslenen yaşam kaynağımız.
Hatice Kutsal
Titrerse bedenim ecel yüzünden.
Elinle yüzüme dokunup gönder.
Biterse sözlerim çıkmaz özünden.
Ezelden korkumu sakınıp gönder.
Çatlamış dudağım uçuk yanığı.
Ruhunu denize benzetenler,
Sakin bir hayat hayal edemezler.
Fırtınaları da severiz biz.
Dalgalarla boyun bükmeyiz.
Balıklara benzer dibe de dalarız,
Martılar gibi gökte de uçarız.
Hiç adetim değildir aslında yorum yapmak ancak şiirlerinizi çok beğendim. öyle ki sayfadan çıkamıyorum. sizi daha önce hiç duymamıştım. dedim ki kendi kendime ben böyle bir cevhere nasıl kayıtsız kaldım? yeni eserlerinizi sabırsızlıkla bekliyorum