[ “insanlar gelir ve gider” derdin.
Haklıydın…
Hep geldiniz ve hep gittiniz. ]
Uzun, soluksuz bir rüya gibi,
Paylaşılan aşkımız olmadı seninle.
Sordum: Dedim ey hayat! Kaldı mı alacağın?
Dedi: gündüz hayaldir, gece düş.
Yüreğindeki sevdan bir parça kül;
Dedi: hasret nedir? Dedim Umut!
Dedi: sevda nedir? Dedim Umut!
Dedi: her şey umutsa, sen yaşamayı unut.
Islak sokakları severim.
Üzerinde ayak izleri silinmemiş olanları.
Geceyi de severim.
Gök güneşten, yer seslerden arınmış.
Devrim türkülü şehirleri severim.
Yer değiştiriyoruz yabancı biriyle.
Benim yerimde onun fotoğrafı,
Onun cebinde bilinmeyen adresler.
Sokaklarda bıraktığımız sözcükler mühürlüyor dilimizi.
Bir otobüsün arka koltuğunda,
Oturuyoruz yan yana.
Seni bana hatırlatan, şarkılarımızdan fazlası değil
Bilmelisin; bir de çocuklar.
Yüzünü gözlerinde gördüğüm,
Yüreklerinde sevdana dokunduğum.
Olsun, bir daha dinlemeyi veririm şarkılarımızı.
Ve bir Sabah çıkıp geldiğimiz gibi,
Bir anda çekip gideriz.
Gün, geceye döndüğünde.
O zaman yeryüzünden silinir herşey.
Sevgiler, nefretler, kahkahalar kesilir,
Gözyaşları silinir, silinir tarih.
“Unut beni, sanki hiç varolmamışım gibi.”
Sahi! Yapıla bilinir mi bu, her şey sil baştan yaşanabilir mi.
Sanki hiç var olmamış gibi...
Kurtulabilir mi insan, bu kalabalık yalnızlıktan.
Yine sevdalar sürgün edilmiş.
Sevda sürgünü bir mülteci yüreğim.
Yine sevdalar tutsak edilmiş.
Özlemler yasak bize.
Dinmek bilmiyor sevdaların serzenişi.
Sokakların insansız yüzüne,
Bakıyordu arka pencerelerimiz.
Ne zaman dışarı baksam,
Sen geliyorsun aklıma.
Yüzünde düşlerin ayak izleri.
Yağmurlarla serin ayı, güneşi üzerime.
Göllerimi unutmayın, nehirlerimi, çaylarımı.
Van gölü gibi derin olsun bakışlarınız,
Botan gibi coşkun sözleriniz.
Yaşlarınıza izin verin süzülsün,
Çatlamış yanaklarınızdan, acılarımızın üstüne.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!