İlk karayı vicdan açtı,
kendi sessizliğinde çatlayan bir perdeydi bu.
Benliğimizden uzaklaştıkça
ayaklarımıza vurulan prangalar
Sana,
alnında mazlum bir coğrafyanın teri,
avucunda nasırlı bir sevda taşıyana.
Vurulmuşum.
Yak Da Öyle Git...
Ne bir selam gönder ne de bir haber,
Unutulsun yemin, bitsin bu sefer.
Gönlümde açtığın yaradan beter,
Açtığın yarayı, yak da öyle git.
Pişmanlıkla, aç elini,
Dök yaşlarla, iç selini,
Bük O'nunçün, dik belini,
Yalvar yüce, Allah'ıma.
Âlemlere rahmet, gönle nur Muhammed...sav.
Kâinat beklerdi nurlu bir sabah
Gelişinle dindi her bir ah u vah
Sensin en karanlık gecede felah
Âlemlere rahmet, gönle nur Muhammed.
çok kez durdum sonra
göğün yedi kat dibine çöken bu ağırlıkta
her nefeste içimize çektiğimiz o paslı çivi
ve toprağın bize sunduğu berekette
Şiir; bir matematik problemi değildir. Şiir; kelimelerin inci gibi dizilmesinden ibaret bir mühendislik harikası da değildir. Şiir; kanayan bir yaradır, uykusuz bir gecedir, bir bakkal dükkanında ekmek parası kazanırken kağıda dökülen alın teridir.
Son zamanlarda edebiyat sitelerinde, şiir gruplarında garip bir kalabalık görüyoruz. Profilleri, isimleri var ama ruhları yok. Kafiyeleri kusursuz, hece ölçüleri milimetrik, durakları şaşmaz... Ama okuduğunuzda burnunuza ne bir toprak kokusu geliyor ne de yüreğinizde ince bir sızı hissediyorsunuz.
Çünkü onlar, "Yapay Zeka" dediğimiz, veri yığınlarından şiir devşiren soğuk algoritmaların ürünleri.
Ya Resulallah...
Alemler nuruna muhtaçken doğdun,
Karanlık geceyi şafağa boğdun,
Gönüller tahtına sultanım kondun,
Hasretin yakıyor, Ya Resulallah.
Gönül kuşu uçar gider,
Süzülür yâre yâre der.
Bülbül güle yanar biter,
Dökülür zâre zâre der.
Geceler bir zindan, sükûn bir tuzak,
Sensiz uykularda kalırız uzak.
Gönlümde kopuyor her an bir kozak,
İçimde fırtına sözüm yastığım.




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!