Ağustos sonu şimdi,
havada topraktan ve iyottan bir ağırlık.
Kaz Dağları’nın sırtından denize inen rüzgâr
başakların değil,
eski bir yeminin uğultusunu taşıyor.
Anadolu üstünde gezerken bir kara bulut,
Her yüzde bir hüzün, her gönülde kırık bir umut,
Ama tarihe yazılmıştı: esaret bu millete yakışmazmış.
Sanki güneş küsmüş, sanki rüzgâr bile susmuştu,
78'LİLER MARŞI...
Biz yetmiş sekiziz, tarihe notuz,
Vatan toprağında, bitmeyen otuz,
Hilal’e vurgunuz, yıldıza kutuz,
Ezelden ebede, bitmez sevgimiz!
Tarihten gelirim, şanlı bir soyla,
Gönlümde imanla, en kutlu huyla,
Canım feda olsun, bu ulu yola,
Adım Türk’tür Soyadımız Türkiye.
Kalbimde bir sevda, gizli bir yazgıdır
Gözlerin ruhuma dolan bir nefes
Belki de ezelden kalan bir sezgidir
Adını anınca kesilir her ses.
Ey Yüce Rabbim, sensin tek ilâh,
Her zerre eyler, ismine "Allah",
Affına sığındım, affeyle günah,
Gönüller duyar, ismini her sabah.
Ahmedim...
Gönül aynasına, leke sürülmez,
Doğru duvar yıkılmaz, asla eğilmez,
Kaderin hükmüne, karşı gelinmez,
Nefsin tuzağına, düşme Ahmedim!
Zehirli dumanlar göğü bürümüş,
Zalimin ordusu yurda yürümüş,
İnsanlık bu çağda yaya sürülmüş,
Hiç mi utanmazlar akan bu kandan?
Gök Ege'de giyer, en mor atlası,
Bir tablo gibidir, Akçay akşamı.
Dinermi ruhumun, en kor tasası,
Bir ömre bedeldir, Akçay akşamı.
Kazdağı'ndan bir yel esti serince,
Ruhuma bir sükûn doldu derince,
Ulu çınarları seyrederince,
Gönül eski yola düşer bu akşam.




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!