Dörtnala geçiyor zaman ey yar.
Gittiğim her yer senle doluyor.
Varlığına ermek mümkün aslında.
Teninin kokusu ruhumda hala duruyor.
Senli zamanların izi kaldı bende.
Kim bilir kaç bahar kaldı.
Kaç mevsim daha sığar ömrüme.
Yaşarım tüm günleri bahar tadında.
Gönlümün güneşi hoş geldin.
Yorulmuşken gönül elin elinde.
Hayıflanmadan önce, dinlemek gerek geçmişi...
Hatun dediğin hay'ı, hu'yu bilecek.
Öyle endam ile işve ile gün akşam olmaz.
Kadın dediğin çekip çevirecek.
Öyle işve ile naz ile gün akşam olmaz.
Gürültüye bakıyorsun manasını bilmeden.
Cellâtların saldırıyor daha sözüm bitmeden.
Sanma ben sorumluyum bu güttüğün sürüden.
Hakkın hesabı var biliyor musun emmi?
Ne ihtiras varmış sende imandan da ileri.
Camlar, çerçeveler, perdeler.
Geçmişe dair daha neler neler.
Hiçbir şey kalmamış sana baktığım yerde.
Vuslat...
Değilse dünyada, elbet mahşerde.
Eşyalar var palas pandıras.
Eşyalar vardır nizami.
Mesela; at ile eğeri,
Sap ile keseri,
İbrik ile leğeni gibi eşli eşyalar.
Çok değil onbeş yirmi yıl sonra.
El etek çekerken dünyadan.
Düşer mi yadına ettiklerin.
Karşılar mı seni ektiklerin.
Helalleşir mi çektirdiklerin.
Kadirsin her şeye bilirim.
Bir küçük ölüm emaresi gönderir,
Tüm savaşları bitirirsin.
Kabe'den çıkarıp namazı,
Endülüs'e ezanı yeniden getirirsin.
Kudretini sorgulamam senin.
İnsanın ölümsüzü yoktur.
Haşa!
Olsa olsa ya Rab insan,
Ya insan Rab ola.
Ölümsüzlük mümkün değil.
Eğil ey sultan eğil.
Efkârına mana veremiyorum.
Sana gam veren el değil mi?
Savrulmuş umuda ait neyin varsa.
Ayrılık getiren vade yeli değil mi?
Tavrını sarmış sükûtun seli,




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!