Zirveden eteğine boyanmışsın zümrüdi,
Bağrına basmışsın sen bunca Zerrin şehidi.
Dört yanın rüzgar alır bağrındaki üşümez,
Üstü çimen tutsa da şehitler vazgeçilmez!
Uzaklarda, dağlarda, bulutlar arasında;
Denizde, görünmezde, bir güç var duymadın mı?
Renkleri müze gibi kelebek kanadında-
Sergileyen bilince daha ulaşmadın mı?
Suyu kirazda tatlı, limonda ekşi koyan,
Evrende ortak akıl, ortak ruh, ortak dirlik
İstişare, tartışma, anlaşma ile birlik
Ahit, akit ve misak karşılıklı güvence
Şûrâ ile birlikte uygulasın sefirlik
Şûrâ karargâh değil, hakikat için zemin
Buluşalım diye renkle ahenkle-
Uğruna gözümün gezdiği dağlar!
Yaz çok çabuk geçti, sen güzü bekle;
Hazân mevsiminde içim kan ağlar.
Seherdeki huzur topla tüfekle-
Sağıma soluma dönerim gitmez,
Günde beş yüz tane ezerim bitmez,
Yatağı terk eder, beni terk etmez;
Bırak uyuyalım tahta kurusu!..
Devlet başkanı idi Resul sıfatı vardı,
Ne omuzun da rütbe ne de kokart takardı,
Ahlâk’ı örmek için; o, gönüllere girer;
O, takva ile yatar, tevhid ile kalkardı.
Malını istifleyip çoklukla çok övünen!
Saltanat kayığında sanki ebedi insan,
Kazandıkça şimarıp cimriliğe bürünen,
Firavunluk ve Kârûn mektebinde bu lîsan.
Dalıp gittin zihninde ipe gelmez bencillik,
Külhandan gelen tebligat elbet kıvılcım taşır,
Gönül şehrinde kıvılcım cânân ile münhasır,
Cihanda var olan aşklar gül sunar cânânına,
Öyle bir aşka düştüm ki gül yerine kül taşır.
İnsan nedir, madde mi, mânâdan mı ibaret,
Varlıkların ruhuna roman okuyan mıdır?
Modern çağda bilimi putlaştıran mahâret,
İnsandan ballar sağıp kovanı kıran mıdır?
İnkişâf et, çiçek aç, gayret içinde gayret;
Taşların gördüğünü mezarda anlar mı baş?
Sûr’a üflenen düdük, diriltecek mı naaş?
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!