Rabb'im, kullarından şikayetim var,
Sevgiyi nefretle döğerken gördüm.
Hoşgörüyü yüreğinden silmiş yar,
Yerine kibiri yığarken gördüm.
Kabul etmez olmuş kitabı, dini,
Karanlık üstüne bir güneş doğsa,
Aydınlanır her yer, iç görür dışı.
Çoğalsa veren el, yokluğu boğsa,
Kurulur sofralar, aç görür aşı.
Gönüllerden silip atmalı kemi,
Aşka şiir yazamam, kağıt yok, kalem kırık,
Tuvalime sevginin çizemem ki resmini.
Anlatamam sevdayı, sözü boğar hıçkırık,
Yüreğime kazıdım aşk kokulu ismini.
Gözlerimden dökülür gönlümün bin bir ahı,
Göremem seher vakti ağaran o sabahı.
Duydum hastaymışsın epeyden beri,
Sorup da derdini bilmek isterim.
Sunmak için derman olan iksiri,
Başında tabibin olmak isterim.
Duyunca kalbimde sessiz çağrını,
Gönül tezgahında aşk dokuyana,
Sevgiyi eğiren kirman bizdedir.
Hasret kitabından dert okuyana,
Şefkatle sunulan derman bizdedir.
Barış potasında erittik kini,
Yüce dağ başında buza dönmüş kar,
Güneşi görünce eriyip gider.
Köpürüp, coşkuyla akışan sular,
Yüzünü yerlerde sürüyüp gider.
Aldanır mutlaka hırsına kanan,
Yükselmiş kayalar heybetle durur,
Sanki nöbet tutar Sivrihisar’da.
Yazıcıoğlu’na kızıllık vurur,
Güneş başka batar Sivrihisar’da.
Zekidir insanı,mizah töresi,
Gelir tanyerinin ağarma demi,
Geceden karayı sağınca güneş.
Zaman limanından gün denen gemi,
Açılır meçhule doğunca güneş.
Şafakta renklenir göveren bulut,
Soldu figanımla dalında güller,
Nazlı bir gonca ol, aç diyemedim.
Hasret kozasını örünce yıllar,
İçinde yaşamak güç diyemedim.
Yalnızlık insanı sinsice boğar,
Birbiri ardına tükenen yıllar,
Gözlerde parlayan nurdan götürür.
Büyüğü küçüğü bilmeyen haller,
Hayadan, edepten, ardan götürür.
Ömür bir kitaptır. Hakk’tır basan da,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!