Bilemedim kaç yıl oldu gideli,
Bu takvim de bitmeden gel sultanım.
Ödemeden yıllar verip bedeli,
Gençlik uçup gitmeden gel sultanım.
Neredesin? Duymaz mısın sesimi?
Gecenin uykusu olunca heba,
Şafak kızılını sağar üstüme.
Her sabah gündüze derken merhaba,
Düşler güneş olur doğar üstüme.
Fikirler demlenir yüce bir kapta,
İzler iken gözlerim gözlerini yakından,
Seni görürdüm sanki yaratılmama sebep.
Sabrım sıyrıldı artık kendini saran kından,
Doluştu yüreğime hüzünler kelep kelep.
Sensiz geçen her saat, her dakika gamlanır,
Bilinmez bir diyardan çıkıp da gelen esrar,
Kolların yürekleri sarmaşık gibi sarar,
Cemreler düşürürsün ruhlara ılık ılk,
Bulanlar pişman olur, kaybedenlerse arar,
Bir yanın şeffaf iken diğer yanın karanlık.
Aşk diyorlar sana, sende duygular anlık.
Saç gibi karışmış dallar dallara,
Yolcular yollamış tozlu yollara,
Uyumuş, uyanmış bilmem kaç asır,
Rahmetler dilemiş geçen sallara.
Halil GÜRKAN
Denizler üstünde yelkensiz kaldım,
Esme rüzgar olup esme boşuna.
Sensizlik yüzünden bin defa öldüm,
Asma beni dara asma boşuna.
Gönlümün ufkuna karanlık indi,
Hasretin kora dönüp alevsiz yandığında,
Yangınıyla avunan bir yâr gibi beklerim.
Anılar sessiz sessiz adını andığında,
Yolcusunu gözleyen diyar gibi beklerim.
Sensizlik kadehiyle yalnızlığı içerim,
Pancar ekme vakti,sene elli dört,
Türkmenmecdiye’de dünyaya geldim.
Hanede yoksulluk, dağarcıkta dert,
Tasanın, çilenin içine daldım.
Yaradınca Hüda, rızkımı verdi,
Yüklenir selamı hüzünlü eşten,
Gurbetten sılaya aşar bulutlar.
Çölde Muhammed’i korur güneşten,
O’nun ardı sıra koşar bulutlar.
Raks ederler gülücükler saçarak,
Ali Gürbüz derler bir ozan vardı,
Gönül sofrasında aştı o Gürbüz.
Vade doldu, ömrün sonuna erdi,
Dal gibi toprağa düştü o Gürbüz.
Ömür ikliminde karayel esti,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!