Bir çınar ağacı vardı eskiden,
Yaşlıydı, yüreği çürümüştü,
Kurumuştu dalları.
Bazı yerleri yeşil olsa da
Zar zor görüyordu ihtiyacını.
Bahtiyardı kendince, memnundu yerinden.
Erdemli’den ayrıyım, yirmi dört sene oldu;
Babalar büyükbaba, anneler nine oldu…
Gönülde kadim hasret, türküye döndü dilde,
Geçen sene uğradım, üç beş günlük tatilde…
Ekimin yirmi biri, sene doksan üç;
Bir Mehmetçik şehit düşmüş vatana,
Aynı gün içinde haberi gelmiş.
Ağıt sesi yayılıyor her yana,
Köyü Sarıkaya* ismi Yüksel’miş…
Kuyruk sıkışınca feryadı bastı;
Çıldırıp edebi duvara astı;
Şiirden ziyade, polemik kastı,
Tipini görünce kayık zannettim.
Adama benzettim uslu durunca;
Zalım gurbet kılıncını
Zağlar üstüme üstüme!
Bulutlar ister hıncını
Ağlar üstüme üstüme!
Gezdim elli iki köyü,
Senden çok şey istemem;
Sevmeni istiyorum.
Kalpsize yarim demem,
Sevmeni istiyorum.
Filizlenmiş dal gibi,
Sen gideli anneciğim;
İnan gülmedi yüzüm.
Tebessüm uğramıyor yürek haneme;
Her anneler gününde,
Elime bir gül alıp, soluncaya kadar bekliyorum!
Bir umut muydu
Görünen uzaklarda?
Bir sevgi miydi beni bağlayan,
Bahar rengi saçlarına…
Ey her bakışımda gözlerini saklayan
Öküzü heybeye koyup omuzuna alan,
Pekala, diyelim ki bu belki yalan.
Eşeğe binip deveyi kucağına alan;
Peki ya; söyleyin buda mı yalan?
Dağ yeşile, kül beyaza bürünür,
Devemi ıhtırdım yoluň keyine,
Tez habar göndürdüm Oluk Beyine
Yanığım derdimden eliň neyine
Gayrı ben gediyom yan Erdemli yan!
Gine duttum gır geçiniň başını.




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!