Ezberleri bozmak gerek
Ecel terleri dökerek
Islah etmek, ayırmak bedeni ruhtan
Başa saracak iyi ve kötü an
Sen yine bırakıp gideceksin.
Bu akşam bana bir sorun bin anlatayım
Aşk biterken kurşuniye dönermiş buralarda
Sessizliği parçalıyor benden uzaklaşan adımların
Ben de sen diye şişelere sarılırım bundan sonra.
Sığındığım masalar ayık kaldı bak, ben kendimden utandım
Gökyüzü hala kendi renginde
Güneş tepemden doğuyor hala
Kocakarılar masallar anlatıyor kış akşamlarında
Vahşi bir nehir gibi akıyor hayat
Hep kendi yolunda.
Arada bir tıklat penceremi kızım
Hal hatır sor yalandan da olsa
Hasretin bana hiç komşu olmasın
Saksıdaki çiçekler soluyor sesini duymayınca.
Boğucu bir sıcağın alnındayım
İncir ağacının yapraklarından bir sala koysalar seni
Bana getirse çırpıntılar
Masallardaki gibi çikolatadan bir evim
Her dilde kutsanan bir dinim olsa
Öyle bildik bir yerden gelmese sorular.
Sancılı yıllar düştü payıma
Düşler biriktirmiştim yarınlara
Ardından en çok beklediğim sendin Aşk
Gören olmadı.
İnzivaya çekildi gönlüm
Faytonlara sürülmüş yaşlı atlar
Hala delice koşuyorlar
Temiz ruhlara dadanmış suçlular
Masumiyetini kaybetmiş çocuklar
Orda öylece bakıyorlar.
Her zaman ki gibi iple çekiyorum hafta sonunu
Evdeki sohbetler koyu mu koyu
Ağır ağır bastırıyor derin bir uyku
Bir daha uyanamayacağımı bilmeden
Ölüyorum.
Küçük bir çocukken daha
Dünyayla benim aramda
Sadece sen vardın
Bir portakal ağacına bu kadar umut bağlanır mı
Ben bağlamıştım
Şehrin kayıp çocuklarıyız biz
Eteklerimiz taş dolu
Gözlerimiz hep yaş
Hangimize sorsan ihtiyacımız; biraz umut, biraz aş.
İnsan zamanla her şeye alışıyor
4 Temmuz 2010 tarihinde bilinmeyen bir neden ile, sayfamdaki hiç bir şiirime girilememiş, şiirlerim görüntülenemiştir.
Şiir dostlarıma bildirir, saygılarımı sunarım.
Gülay Aruç.
gülay aruç yazdıgım korumlar sayfana kayıt olmuyor üzgünüm