Hani ateş topları vardır ya
Yana yana, döne döne gider
Korkarak seyredersin de
Gönlün onunla gitmek ister.
Hani sabahlarını bir kara tren yırtar ya
Geciken bahardan ümidini kesti
Kışın ortasında ölümü seçti kardelen
O bile benden daha yürekliyken
Ben nasıl dimdik yürüyebilirim ki.
Desem ki
Dikilmişsin bir tarlanın ortasına
Gelen geçen ıslık çalar saman çuhana
Gece gündüz yem olursun kurda kuşa
Kahraman derler sana KORKULUK.
Ot tıkamışlar ağzına burnuna
Avaz avaz bir bozacı
Tabanı sırtında sokaklara karışıyor
Kapının arkasında duruyorum
Davulcu eve girmesin diye
Bir sansar geçiyor karanlık caddelerden
Hep geçerdi zaten
Seni kendim kadar iyi tanırım
Sen dalgalar kadar hırçın
Kayalıklara çarpa çarpa kırılan kadın
Ben senin uğramak istemediğin dalgakıranım.
Sen hafta sonu sinemaların
Ne çok sırrımızı paylaştık birbirimizin
Ağlaman gerekenlere güler geçerdin
Bana sürekli 'suzi quatro' derdin
Bildiğin gibi olsun be İbrahim.
Naif bir gülüşün vardı, derin gamzelerin
Sen yalancı bir güz yeli gibi
Zamansız esen
Çardakta ne varsa alıp gidensin
Önüne katılıp sürüklenen ben
Bu hikayede hep bekleyenim.
Elimdeki örnekten
Dokusam seni kilimlere desen desen
Canın yanacak bilirim ayaklar basarken.
Seni altın bir çerçeveye yerleştirsem
Taksam gökyüzünün çivisine
Geçtim yine kapından adımlarımı sıklaştırarak
Sen görme istedim
Usulca parmaklarımın ucunda dolaştım
O duymasın dedim
Kabe'yi tavaf gibi etrafında dolanarak
Çıkmaz sokaklarında kaç gece ayazladım
Titrek ve korkak bir gelincik
Melon şapkasını çıkardı sabaha
Sararmış otların arasından nazlı nazlı geçip
Boynum kıldan incedir deyip eğildi kuru toprağa.
Kah siyah benlerinden utandı
4 Temmuz 2010 tarihinde bilinmeyen bir neden ile, sayfamdaki hiç bir şiirime girilememiş, şiirlerim görüntülenemiştir.
Şiir dostlarıma bildirir, saygılarımı sunarım.
Gülay Aruç.
gülay aruç yazdıgım korumlar sayfana kayıt olmuyor üzgünüm