Kim demiş
“Sevmek zahmetsiz iş” diye?
Öyle bir zahmet ki,
Sevdim diyenin ruhuna rahmet...
Bir zincir halattır bir özlemdir uzanan
Bir bekleyiş ve tükenen son sabırdır
Yıllar sonra
İnadının son deminde ama masum ve sevecen
Yerinde sayılan birkaç adımdır
Yaklaşıyor bir damla deniz,
İçe içe acıyla ummanı...
Bir iken bin,
Biriken milyon hüznüyle,
Kucağında mavi çocukları...
“Canım” demiyorum sana,
Canım dişimde yavrum bilesin!
Kaf dağının şahikası
Sabır taşının gediğinde...
Bir uçurum sevdası bu,
Uzaklaş artık!
Bıktım, her gün geçtiğim bu serden.
Uzaklaş!
Elimin erip, gözümün gördüğü yerden.
Ufuktan, şafaktan...
Uzaklaş, bir eskimiş sandalla
Bir gece ki şafağa gebe olanda,
Gün solur, güneş solur, tin solur!
Bir nefer ki eli tetikte siper alanda,
Kahpe solur, düşman solur, kem solur!
Usta bağarıyor
buz kesiyor atölye
“Çalışsın elleriniz!"
Elli koli mal tamam olmadan paydos yok bilesiniz
Mal mı yetişecekmiş
Eller!
Eller “bumba” icad ediy.
Veriy bilmedığım...
Veriy bilmedığım bi acaip biçimi.
Gezdıriyken bizim tarlayıda,
Düşüriy gafil,
Şaşısın deli gönül şaşarsın,
Bir yanılır bin şaşarsın...
Şaşasın ki doğruyu bulasın,
Doğruyu buldum deme şaşarsın!
Yok ülkesinin çok ormanlarında,
Yaşar imiş bir gaip şaşkın çakal.
Kaçışlarında pek mahirce imiş zahir,
Bakışlarında bıçkın çakal...
Döş, diş, kürk, deri...




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!