Yazı dedim tutturamadım
Tura dedim nafile
Bilmeyenin bir yüzü kara idi
Bilen zaten arap
Gün geldi kâbusum oldu bir yüzü
İki dirsek arasında mekik dokuyorum
giderken resmedip de geleceği
sabır dokuyorum dönerken
Merak edene ikrar ediyorum
önce seviyorum hayatı ve insanları
Yürü Tren’im yürü
Gök maviş sen kara
Bir siren de benden çal
Selam olsun dağlara...
Durma öyle makinist!
Umutlar ne güzeldir “yeşerende” fidan gibi.
Bir kareye tamamlamaksa hayat
Haydi kırat,
Şahlan, fethet!
Umutlar ne de güzeldir yeşerende “fidan” gibi...
Sana yaklaşmak isterdim hep,
Seni senle paylaşmak...
Şakacı aynalar gibiydin.
Ben yaklaşsam uzaklaşırdın,
Ben uzaklaşsam yakınlaşır...
Tutamadım seni,
“Kale’nin bedenleri(*)/Koyverin gidenleri/
Niksar’ın fidanları/İpek bürük bürümüş yar yandım.”
............
Sevdiğim nazende çiçek!
Duymasan da beni bugün,
Güvendiğin dağlara kar mı yağdı,
Dörtbaşı mamur dostum?
Bizde kar kışın yağar,
Soğuk ama
Bembeyazdır yüzü...
Sende mevsim sarı sonbahar!
Kusuruma bakmasın nazik dostlarım!
Argo konuştum diye
Lügatleri bozulmasın...
O tatlı dildir ki kaypak ve esnek,
Deliğinden çıkarırmış ya hani
Dumanı tütüyor yine ateşin,
Birkaç çirkin sevda daha sürgüledim kalbime.
Şöminem hoş ve mağrur rolünde sıcak dram sergiliyor,
Kadehim dolmazdan boş,
Ve ben ayyaş encamı!
Bir amansız öksürük yakalamış seni,
Günden güne eriyorsun mum misali.
Sessiz bir bekleyiş var şimdi sende,
Sanki son rötuşlarını atıyorsun hayat tablona:
Bir anda her şey son bulacak,
Sonsuzluk senle başlayan yolculuk olacak...




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!