Toprak sarılırmış çiftçinin ayağına
Bir kalıp çamur misali...
“Nerede emek, nerede göz nuru? ”
“Ne olursun vefa! ”
(*) Şiirle,
henüz onikili yaşlarda başlayan tanışıklığımın
bende bir tutkuya dönüşmesi,
ilk gençlik yıllarımın muamma dolu deviniminde saklıydı.
Zaten bu yüzden onun
“yazılamaz”
Ölüm dediğin şu çitin
Bir adım ötesi olmalı
Hop ordasın hop burda
Ve ben her gün bu yolda
Bir başıma
Sanma seni düşündüm yine derin derin
Sanma gözlerimden az önce akan sendin
Ben hep böyleyim bilirsin işte
Kendi halinde bezgin
Melankolik
Bu yeni bir başlangıç değil,
Ne de bir fikrin çıkış noktası...
Tavanda saçak, kapıda eşik...
Bölünmesin uykularınız artık!
Yakılsın kandiller,
Daha dün doğmadın mı sen?
Dün almadık mı kucağımıza seni?
Şubatın ilkiydi, tomurcuk açmıştın,
Bahara müjdeler olsun diye...
Şimdi avuçlarımızda büyüyorsun tazecik kokunla.
"Cemre düşmüştü galiba toprağa,
Mevsim o kadar önemli değil..."
......................
Her zamanki çocuk, aynı yerde,
Üşümüş ki titrerdi ince bacakları,
Bu dünyanın anası satılacaksa,
Ben satarım ulan!
Gözümü kapar işimi yaparım,
Böyle dünyanın anasını satarım...
İki duygu var içimde
biri aşk
öteki hüzün
İki bıçak kalbimde
biri gözlerin
Kaç kere söylenir,
Kaç kere dinlenir Narçiçeğim?
Bıkmaz mı insan tüy biter de dilinde,
Kendi kendine söylenir...
Yerle göğün kavuştuğu yerde




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!