Bana bir masal anlat hadi,
Maviler olsun içinde.
Pembe, sarı çiçekler açsın,
Gülen gözlerinde.
Kırmızı olmalı senin rengin.
Bir şişe şarap, bir gün batımının son demi,
Yürekte seyehat eden kan belki.
Sen kırmızısın.
Gecelerin adamısın sen.
Bir tarafı isyankar, bir tarafı aşık.
Her acı iz bırakır insanın ruhunda ve bir parça da alır gider,geçerken. Benim de çizgilerim var enine boyuna ve belki de beneklerim var ismimi işaretleyen. Bu umarsız kalabalık içinde kendimi kaybetmemi engelleyen hüzünlerim var. Üzerime geçirdiğim elbisenin, bin bir geceye karışan renkleriyle süslediğim gündüz düşlerim bir de…
Olursuz bir aşkın içinde kaybolduğum dünlerim var defterimde ve yarınlarımın umutsuzluğunu miras ediyorum geleceğe, evrene. Haykırışlarla beziyorum hayatı. Sessizliğimle mırıldanıyorum şarkılarımı. Sevdaya yazılmış her cümlenin altına bakıyorum istemeden. Taşları ayıklıyorum sokaklardan ve kendi yoluma atıyorum gelişi güzel. Sekerek gidiyorum yarınlarıma. Küçük çakılları, dehlizlere eş tutuyorum…
Ağlayışlarımı yuvarlıyorum sevgilime doğru. Huzura ve umuda susamışlığının bedelini ödemesini bekliyorum. Bekliyorum, çünkü…
Bırakın şu yalan gülüşlerinizi
Terk edin üzerinize takındığınız
Fani görüntüleri
Hanginiz daha çok sevdi?
Hanginiz ölüme dek tuttu bir eli?
Hanginiz korkmadı kendinden?
Kadermiş deyip geçmek gerek belkide,
Acıyı bir yerlere gömmek için.
Belki de tek kişilik bir oyun kurmak gerek,
Acılardan kaçmak için.
Seni saklayan anılara kızdım bu akşam. Hüzün başucumda çöreklenmiş beni ağlatmaya niyetli. Her kapımı çaldığında yüzüne kapatışımın hesabını soruyor bana. Ağlatıp, benden ömürlük intikamını almak için bileyliyor bıçaklarını. Kendi acısını yüreğime konuşlandırmaya and içmiş gibi bakıyor bana.
Sen, tüm bunlardan habersiz, belki de yudumladığın rakının deminde, yeni bir pencere açıyorsun kendine. Ben hala geçmiş ve geleceği ayırmaya çalışıyorum güçsüz ellerimle. Hüzün, ağladığımı görüp sevinmesin diye de, saklıyorum gözyaşlarımı. Senden, ondan ve herkesten gizleniyorum. Bulunmak işime gelmiyor bu kavgaların içinde.
Canımı dişime taktım ve senden kurtulmaya çalışıyorum. Anıların elleri arasında sıkışan ruhumu arşa çıkarmanın yollarını arıyorum. “Git! ” diye çığlıklarımı savuruyorum ıssız gökyüzüne. İki duble rakının son yudumunda bir ses duyar gibi oluyorsun ve kalkıyorsun geleceğe doğru çevirdiğin sandalyenden.
Susup yalan tavırlarla sana bakmak daha mı iyiydi sanki? Sen bencilce davrandın sadece farkında değilsin. Hiçbir zaman olmayacak bir masala başladın sen, mektuplar yazdın aşktan saklanan. Gördüm, görmezlikten geldim. Sordum, inkâr ettin. Duymazlıktan geldim. En sonunda sen benim sözüme geldin.
Zordu belki, akan suyu durdurmak. Ben su, sen garip çocuk. Önüme bir bent yapıp yönümü değiştirmek istedin kendince. Oysa ben yolumu çoktan seçmiştim. Coşkun bir ırmak değildim belki, inadımı kırarsın sandın kendince. Benim yolum belliydi çocuk. Sonsuzluğa karışmak tüm istediğim. Büyük mavi beni bekliyor ufukta, açmış kollarını. Gidişime kızmayacağını söylemiştin oysa, kenarda oturup beni seyrederken. Sen de bana yalan söylemişsin aslında.
Şiirler yazıldı aşkın kenarından geçen. Geçerken, akarsuya düşmüşsün meğer. Ben çekmedim seni unutma sakın. Taşlara takıldın belki, ayağın kaydı birden.
Büyüyemiyorum sen olmadan bir türlü.
Senin gözlerinden akıyor güneşin tüm ışıkları
Ve senden nefes alıyorum
Ansızın çöküyor öfke ve hüzün üzerime
Yaşamın tüm yüklerini verdiler sırtıma kadınım diye
Taşıdım, taşıdım…
Geç kalınmış bir bahar geldi, durdu kapımda. İçeri davet ettim onu. Sıcacıktı gülüşü, elleri ve gözleri. Yaza hasret kalmış bir yürek çırpıntısı taşırken, tam zamanında gelmişti dünyama. Isındım, buzların kraliçesinin evi erimeye başladı. Beklenen miydi o, yoksa ben aranan mıydım? Yollar kesişti, yeni bir masal başladı. Küçücük ellerin tuttuğu bir kitap olmak, yoktu hiç aklımda. Okudum ve okundum. Dilden dile dolaşan bir buz kraliçesi oldum sonunda. Evim eridi, yüreğim ısındı. Kanım hızlıca dolaşmaya başladı beyazdan da beyaz vücudumda. Pembelerden bir ton beğendim kendime. Suya değdi ayaklarım, nilüfer oldum birden. Köklendim, suya bağlandım. Beni arayan; hem bahar hem de suydu, anladım.
Beklemiş miydim? Buzdan halimle nerelerde yaşamıştım ben? Hangi ellerde dolanmıştım dünyayı? Hangi gözler değmişti satırlarıma? Hatırlamıyorum…Bir yerlerden geldim, neresi olduğunu bilmediğim. Bu bahardan öncesini hatırlamadığım, soğuk sonsuzlukta bıraktığım geçmişim. Yaşadım, üşüdüm, ağladım. Güldüm zaman zaman. Eksiklerimle, özlediklerimle, bazen de bitmeyecek sandığım cinnetlerimle. En sonunda elime aldığım bahar çiçeklerimle…
Sessizliklerin, bozulma zamanı gelip de geçmişti bile. Düşüdündükçe hırslanıyordum. Hayatın geride bıraktığım yarısına baktığımda, anlamlı ya da anlamsız bir çok kalabalık anı olduğunu görüyordum. Şehrin ışıklarının bile sakladığı anIlar vardı, belki de bu yüzden gidemiyordum buradan. İçimde, hem şehire hem de anılara duyduğum çocukça bir öfke vardı. Kendi hatalarıma bir mazeret bulmam gerekiyordu. Hiç öyle bakmayın, siz de aynı şeyi yapıyorsunuz. Siz de kendinizden kaçıyorsunuz. Neyse ki, bir gün hepsi son buluyor. Öyle bir noktaya geliyorsunuz ki, bambaşka bir hayata geçiş yapıyorsunuz adeta. Herşeye yeniden başlamak, belki de budur…
Şu günlerde bayram, herkesi sevinçli olması gerekiyor. Değiller, bu kocaman bir yalan. Herkes düşünüyor, herkes sorguluyor, herkes yarının endişesini yaşıyor. Çocukların bile yüzleri asık artık. Bayram nedir, nasıl yaşanır? Unutuyoruz, unutmaya yüz tutuyoruz. Bayram sabahı kalkıp, heyecanla bayramlıklarını giyen, yeni ayakkabılarını seyretmekten bütün geceyi uyanIk geçiren çocuklar yok. Şöyle dönüp de,anılarıma baktığımda kendimi şanslı buluyorum. Belki sizler de bu şansı yakalamışsınızdır. Bayram heyecanını yaşadım. Yeni elbiselerimi giymek, bayramlaşmak ne büyük bir şeydi? Hatta, bayram günlerinin mucizelere gebe olduğunu düşünürdüm hep.
Ya gökyüzünden renkli şekerler yağarsa, ya birden bire dileklerimden birisi gerçek olursa, ya birden büyürsem, ya tüm sevdiklerim yanımda olursa… Mucize demek, bunlar demekti benim için o zamanlar. Şimdi oğluma soruyorum. Yeni bir okul çantası, onun mucizesi. Nesil ve zaman değiştikçe metalaşan hayallerimizi izliyorum oğlumun küçük gözlerinde.”Keşke, en azından benim çocukluğum gibi bir çocukluk yaşayabilseydin” diyorum. Küçücük bir sopa bile benim için önemliyken, şimdi çocukları doyuramıyoruz. Bayramların da belki bu yüzden anlamları yok artık.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!