Funda Kocaevli Şiirleri - Şair Funda Ko ...

Funda Kocaevli

Seni yaşamak, bir masalın sonunu bilmemek gibi. Seni yaşamak, bilinmeyen bir şarkıyı bağırarak söylemek gibi. Seni yaşamak, amber kokuları arasında dans etmek gibi. Yanacağını bile bile ateşe dalmak gibi. Issız bir gecede, ateş böceklerinin ışıltısıyla aydınlanmak gibi. Sana tabi olmak, böyle bir şey işte.



“Yaşamadım, bilmem” diyemezsin. Kokunu duyup da koklamadım, nefesinle ciğerlerimi doldurmadım da diyemezsin. Başucunda duran kitaptır, aşk. Geceleyin, denizin som yeşilini fark edip, dalıp dalıp gitmektir. Yakamozları saçlarına takıp izlemektir. Usul usul kanına işlemektir. Derin uykulardan uyanıp, bir daha hiç rüya görmemektir.

Devamını Oku
Funda Kocaevli

Ben delice yaşarım sevdayı. Sessizliğe veda ederim aşka düşünce. Dilim tutulmaz, gözlerim kapanmaz. Bağırdıkça sesim çıkmıyor sanıp daha bir yükseltirim çığlığımı. Herkes bilsin görsün isterim. Sevdiğimi boğarım bulutlarla. Azıcık dediğim dedik, olur sevmelerim. Yanımda isterim sevdiğimi, dokunmak isterim. Delicesine sarılmak isterim sıkı sıkı. Nefesini hissetmek isterim ensemde. Alıp, içime atıvermek gelir, coşar dururum deli bir çağlayan misali. “Yüreğimin elle açılan bir kapısı olsa” derim içimden. “Sen girsen, hiç çıkmasan oradan” derim. “Beni hiç yalnız bırakmasan bu şehirde” derim. Konuşur dururum, resmini karşıma alır. Sen uyurken, seni seyretmeyi özlerim. Aslında, bilmem nasıl bir şey olduğunu. Seni uyurken hiç izlemedim ki ben…



Azıcık eli maşalı severim ben. Şiddetim sevgimdendir, bilesin. Kıskanırım, herkesten bir katre daha fazla belki. Uzakken de severim, yüreğimden uzağa düşmez sevdalar. Özledikçe kızarım kendime. “Koş, git, ne duruyorsun? ” derim. Derim de; gidemem bir türlü, nereye gideceğimi bilmediğimden. Kime gideceğimi bilirim. Akşam gözlü, masal sesli, yanık gönüllü bir yar, bekler beni, bilirim. Yolların, tepelerin ardında tutuklu kalır yarim. Yüreğinde ben varım bilirim, ellerinde hayatın…. Ne dilersen o olsun ellerinde. Kapat gözlerini bir dakikalığına, düşün şimdi. Beni düşün. Ellerimi koyuvermişim ellerine, hani bilirsin ya küçücüktür benim ellerim. Sende kaybolurum ben. Hoş, şikayet etmem ben bu yitip gitmelerden. Ellerimle, yüreğimle, gözlerimle teslim olmuşum ben sana. Azıcık eli maşalı olsam da ben, severim işte seni.

Devamını Oku
Funda Kocaevli

Ne zordur bir aşkı ruha kabul ettirebilmek. Oysa bilseydi aşkın onun şizofren hali olduğunu, sıkıca sarıp sarmalardı belki…

Sararmış sayfaların arasında kalmış dostlarınızı alırsınız karşınıza zaman zaman ve derin bir sohbetin tam ortasına dalıverirsiniz. Buhranlarınızı, sırlarınızı, bazen de aşklarınızı anlatırsınız. Bir kadının boynunda hayat bulan inci dizileri gibi özenle hazırlarsınız yaşanmışlıklarınızı. Anlatırsınız, susarsınız. Sessizce dinler dost…

Haykırışlarınızın tümünün tek bir nedeni olduğunu, kendiniz bile bilmezken; dost, gözlerinizden okur. Pişmanlıklarınız, zaferleriniz, gidenleriniz ve sizin gidiş hikâyeleriniz dile gelir sessizce. Özlemin ve aşkın kokusunun her yeri sardığı bir odada, hapsolursunuz.

Devamını Oku
Funda Kocaevli

Aşk uğrar, her şey çiçeklenir. Yüreğimiz bahara durur kışın zemherisinde. Ne sözler verilir, ne şiirler yazılır (okunur hatta) sevgiliye. Penceresinin altında sabahlanır elden gelse. Küçük bir öpücük içindir tüm gayretler…

Her şey güzel, her şey temiz, ulaşılmaz olan büyür gözümüzde. Sarılırsınız sıkıca, koparır verirsiniz elinizden gelse yüreğinizi sevgilinin avuçlarına…

Aşk, öyle bir mevzudur ki; incedir hem de saçınızın bir telinden bile ince...

Devamını Oku
Funda Kocaevli

Deli bir boran geçti üzerimizden
Savurdu
Dağıttı
Ayırdı

Yanı başımızdan bir nehir aktı

Devamını Oku
Funda Kocaevli

Geceye dip not düşüyorum yokluğunu. İliştiriyorum seni tüm yalnızlıklara. Terketsem seni, ağlıyorsun mızıkçı bir çocuk edası takınıp. Alsam yanıma, yakıyorsun parmak uçlarımı. Dokundukça yüreğine, kapkara bir ihanet sürüyorsun gözlerine.

"Yapma!
Kırma, sana uzanan parmakları. Avucumdaki çiçeğe bir yudum su olsun gözyaşın."

Neyse, unut dediklerimi. Kal orada!

Devamını Oku
Funda Kocaevli

Neden tutukluyum, neden tutuklusun diye düşündün mü hiç? Neden hiç gülmelere erişemediğini sordun mu kendine? Oyunların içinde, piyon oluşunu sorguladın mı? Günahların neden peşini bırakmadığını ya da? İçinde kopan fırtınaların dinmeyişinin tek sebebinin, senin yüreğindeki depremlerin olduğunu kabul ettin mi? Yeryüzü yerine, sen kabuk değiştirdin mi? Neden sorularını hep son ana sakladığını ve neden o sondan durmadan kaçtığını irdeledin mi? Ben cevabımı verdim desem…

Ben, işte o ben… Ben kaçtım herşeyden. Sağ yanımın sol yanıma yenik düştüğünü gördüğümde kaçtım. Ben de filizlenen ve bana ait olmayan bir canavarın varlığını öğrendiğimde başladım kaçmaya. Ateşe atlamak için yaşatamadım cesaretimi. Cesur olmaktan bıktım, herşeyi göğüslemekten sağlam kalan tek yanımla. Beni en çok acıtan denizden uzaklaştım, kokusunu uzaktan içime doldurarak. “Yeniden bir fidan dikmeye hazır mıyım? ” diye baktım aynada kendime. Belki hazırım belki de değilim. Cevap veremediğim tek soru buydu, bu kadar hatıradan sonra. Acı…


“Yüreğimde kopan fırtınadan haberin yok.Ruhun rüzgara vurmuş kendini.Günahlardan azat olmayı diliyorsun.Rüzgarım sana değseydi eğer tarumar olacağından bihaber yaşıyorsun.Gözlerini ufka doğrult, gördüğün kim? Sen hala baktığın heryerde kendini bulduğunu sanıyorsun...”

Devamını Oku
Funda Kocaevli

Derken, hayat ortalamış zamanı, doğduk ağladık belki pişmanlıktan belki de sevinçten. Öldük ağladık belki acıdan, kayıptan belki de numaradan. Derken insan dediler bize, aslında insanlıktan uzak halimize. Sevgisiz, güvensiz ve güneşsiz, ıssız yaşamlar içinde yuvarlandık durduk. Çıplak ayaklarımızla toprakta, çimende yürüdük. Hayatı her birimiz bir maskeyle karşıladık, samimiyetten uzak, her sahnede farklı roller takınarak…



Sevinçleri sevdik, dertleri görmezden geldik eğer başkasına aitse. İyi gün dostu derler ya hani, onlardan olduk çıktık bir çırpıda. Sırtını dönen ve zalim yürekli. Her şeyden vazgeçmek zamanı geldi belki ufaktan, hesaplaşmaların ve hataların ardından. Yine çıplak ayaklarımla basmam lazım çakıl taşlı yollara. Belki biraz sızı iyi gelir törpülenmiş yüreğime, huzurdan ziyade, mutlulukların uzak olduğu bu yalancı şehirde.

Devamını Oku
Funda Kocaevli

Çağrıların ve vedaların arasında sıkışıp kalmış bir ebeyim ben. Oyunda nedense hep bana kalır en zor işler. Ruhumun isteklerini ve meraklarına bakamayacak kadar kaptırıveririm kendimi oyuna. Bir de bakarım ki, ebeden çok kurban olmuş çıkmışım. Kör ebe olurum an gelir, an gelir sobelerim seni saklandığın yerde. An gelir kaçarsın benden, nefes nefese kovalarım seni. Senin nefes alışlarını duyarım, derinden bir şarkı söyler ruhum. Oyunun adı aslında aşk, oynayanlardan bir ben, biri de sen. Sahne kapanır, perde çekilir üzerimizden. İki kişilik bir dünya kalır bize. Eller birleşir, gözlerimiz başlar sözcükleri izlemeye. Ses yok sanırsın, hâlbuki sadece biz varız o an. Ellerimde ve gözlerimde sen, tenime siner kokun. Rengim sana dönüşür ansızın, yüzüm seni gösterir, seni izler. Sen olurum sorgusuz sualsiz.




Teslimiyet derim ben buna. Kendimde seni yaşayacak kadar, beni unutacak kadar sana dönüşürüm gecelerde. Sevgiliyi yitirir karanlıklar kimi zaman, ben seni daha bir yakın bulurum karanlık çökünce. Tezatların barındığı bir sevda, belki. Karanlıklarda sevda kokuları içinde yaşarım seni. Rüyalarımda dokunurum gözlerine, ıssız bir gecede gelir severim yüreğini. Ruhuna ulaşırım gözlerinde geçip. Kömür karası olsun, gece olsun gözlerin. Parlasın ruhun o karaların içinde, nur olsun. Ruhuna değsin ruhum, nurun dökülsün yüreğime. Gözlerim seninle aydınlansın. Varsın, sen olsun dünyam. Varsın, karanlık olsun seninle gündüzlerim.

Devamını Oku
Funda Kocaevli

Şüphe kemirmeye başlayınca insanın beynini, dehlizlerden yılanlar çıkmaya başlar. Karanlık kalmış tüm sokaklara dağılır sürüngenler ve adsız bir yangın çıkar aydınlığın tam ortasında, onu da karanlığa sürükleyen...

Direndikçe alevlere kapılırsınız. Direndikçe yaralanır, kanarsınız. Direndikçe, anlamsız gelir mutlu olduğunuz anlar ve sırt çevirirsiniz güneşe.

Artık karanlığa aitsiniz...

Devamını Oku