Özlemlerle duyuyorum gündüzün sevincini.
Geceler yaprak yaprak solan sonbahar mevsimi.
İntiharların ölüm şövalyeleri.
Yüreklerin tükenen nağmeleri.
Geceler kalplerin uçurum türküleri.
Güneş; kadük bestekarların hengamesine tutsak
Anın en acımasız halini yazıyor insan
Kaval en bilinmez güzel nağmelerin sahibi
Çağ prangalarla söylüyor türküsünü
Sözcükler barbarlığın en dehşet nağmesini yazıyor
Ağlıyor bebek
Uykuya uyku kattım.
Rüyaya rüya…
Düş peşime karanlık.
Söylenmez hallere girdim.
Gözlerime bakışlarını giydirdim geceler boyu.
Gökdelenlerine çıktım acının bu gece
Kor kor, alev alev, hasret hasret yandım bu gece
Bahtına bahtına yalnızlığın...
Dümenini kırdım hunharca acının.
Soludum renksizliği.
Aşkın tünelini patlattım acımla bu gece.
Kalbim acılara hasret yazar.
Sesim kesilmiş renklerimi yitirmişim.
Beynim çakılmış hüzün sarmalına.
Kafam gelgitlerin mağarası.
Yarasalar haline bürünen fikirler uçar beynimde.
Cam şişeleri halinde kırılmalarımsın yürek paremde.
Acı kapladı arzı
Kıskıvrak tutsak edilmiş kuş gibiyim
Hüzün dağdağasında ölüm kesiğini yedim
Kalp kırığı susuzluğumu tattım
Kök gövdeden koptu
Kalem kağıda küstü
Nesnelerin üniformasını giyen karakter
Lavını yitiren kalbin curcunasına yürür
Yıkılmazlığına hazlarını ekler
Toplumun acımasızlığına dalan zihniyet
Kayadan kopan tozların nakıslığına mahkum
Ben maddenin bilinmeyen hali
Çiçeğin yaprağında
Ağacın dalında
Kuşun kanadında
Seni ararım
Düşün yaşayışında
Şırıl şırıl akan bir ırmak…
Akıyor mekanların yüreğine.
Bir köyün içinden kana kana gülümsüyor.
Acıdan, ölümden, merhametten habersiz.
Seni, beni, yıldızları ölümle suluyor…
Gölge avcısı şehirler…
Güçlülerin mekanları.
Gölgeler; idam edilecek mahkumlar gibi.
Acıların binlerce yıldan tortullaşmasıdır şehirler.
Ölümlere ölüm işleyen yerler.




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!