Bir kibrit ucuna takılmışcasına
Masmavi bir alevin
Cılız sıcaklığında erimiş sevdaların
Dibine düşmeyen aydınlığına benzedim
Ne kapıları tekmelemeye benzerdi bu iş
Ne de tokat atarcasına yüzüne sevdanın
Saçlarına takılan bir rüzgar mıydı
Bilemem
Nefesi okyanus kokuyordu belki de
Uzatıp da parmaklarımı
Dokunmaya korktuğumda gül kokulu yanaklarına
Dumanı tüten sol yanımda
Birinin kadını olmak!
Ya da....
Kadın olmanın dayanılmaz hafifliği! ! !
Bir erkeğim olsun istiyorum, her zaman bir adım önümde olan…
Başka hiç kimse tarafından dokunulmamak, koklanmamak, saçları okşanmamak, nefesini duymamak, anılmamak hatta!
BENDEN ÇOK SEVENE GİTSE YANMAZDIM
........................../.........................
Bu gece bütün meyhanelerini geziyorum İstanbul’un
Tüm kadehleri kaldırıyorum şerefine
Bu şehrin caddelerine hüzün yağıyordu yine
Deli bir rüzgar yalayıp geçiyordu kaldırımları
Ve
Darmadağın kalıyordu düşlerim
Seni gösteriyordu yine takvimler
Yolunu şaşırmış gariplere benziyordu halim
Yedi karanfil güzelliğinde bir gülüştün
Titrek kandillerde...
El Hamra saraylarından sızan solgun ışık
Endülüs zillerinin ritminde...
Mısır piramitlerindeki emsalsiz dirilişi
Nefertiti’nin...
Çatık kaşlarınla
Ve
Ardı arkası kesilmeyen ahret sorgularınla
Hayâsız öfkelerinin sınır tanımazlığında
Hışımla dikilmiştin
Adına nizamiye denen
Tam kenarındayım hayatın
Bir adım sonrası sonsuzluk
Nerede başlar nerede biter bu yalnızlık bilemiyorum
İşte geldik gidiyoruz derler de
Ne bıraktık kendimizden geriye?
Az sonra bir kondüktör
Kış güneşi kandırır
Ve
En çok yakan da budur derlerdi de
İnanasım gelmezdi bir türlü.
Dönüp bakıyorum da arkama
Kaç kışı geride bırakmış meğer
Herşeye ve hiçbir şeye rağmen
Tek tek biçeriz
Ellerimizle diktiğimiz taze fidanları
Acımasız bir testere gibi
Gözyaşı misali dökülür sararan yapraklar
Toprağın göğsüne
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!