Siz hiç, bir çocuk parkına çocuğunuzla giderek, bir tahterevallide oturdunuz mu? Onun yaptığı bir ters hareketle düştünüz mü? Kolunuz incindi mi? Kahkahalar attınız mı, birlikte? Gözlerinizin içi gülerek...
Gecenin bir yarısı, hadi anne salıncaklara gidelim dediğinde, kalkıp salıncaklara giderek birlikte sallandınız mı şarkılar türküler söyleyerek, yoldan geçenlerin garip garip bakışlarına aldırmadan.
Çocuğunuzla birlikte çocuk oldunuz mu?
Bu bir İstanbul hikayesi biliyorum
Baş harfi sen
Son harfi ayrılık olan
Sarayburnunda oturup içerken çayımı
Eski bir demlikte dumanı tüten
Akşamın alacası çökerken ufuklara, sahilde yürüyen insanların arasından geçip gidiyorum sessizce. Omuzlarımda yılların konakladığı, saçlarımda kışın oturduğu, nefesimde ayaz soluklanmaların dolaştığı, öylesine bir gündü işte. Kenarda oltalarını denize salmış, sabırla bekleyenleri gördüğümde, buruk bir tebessüm gelip yerleşti yüzümün çizgilerine.
Sabır demişti o da yıllarca. Az kaldı, sabret ve çekip gitmişti ardına bile bakmadan, nihayet. Kaç mevsimi devirmiştik birlikte ve kaç Eylül’ü paylaşmıştık, sararan yaprakların toprağa düşüşünü izleyerek. Kirpiklerimizde toplanan bulutları dağıtmak için nasıl da çaba harcar, ha indi ha inecek dediğimiz sağanakları engellemek için, bakışlarımıza çöken hüznün eşliğinde, kahkahalar atardık birbirimize sarılarak. Bir otobüs dolusu cümleydik belki de bir türlü söyleyemediğimiz. Ya da cebimizde biriktirdiğimiz cümleleri harcayamamıştık henüz. İlk kez seninle dolmuştu bakışlarıma kahkahalar, tırmanıp da dudaklarımdan. Yine sen değil miydin bana sadakatin ne olduğunu yüreği ile anlatan? ADAM GİBİ ADAM...
Akşamın serinliğini anlatırcasına yüzümü yalayıp geçen rüzgâra hafifçe gülümsedim. Ne farkederdi ki... Üşüsem ne olurdu, üşümesem ne olur? Sen gel de içimin üşümüşlüğünden haber sor.
Güneşi yalın ayak
Ay'ı topal bıraktık...
Yıldızlar felç
Bulutlar depresyonda
Mevsimler kör
Hani bizim sevdamız devirirdi dağları
Hani bizim sevdamız eritirdi buzları
Zamansız esti bak ayrılığın rüzgârı
.....................//.....................
Akrebin sonsuz kovalamasında bimecal kalan
Bazen tek tek tükenir de hayaller
Ekmeğe katık ederiz umutları
Dil dönmez, el yetmez olur da olanlara
Köşede bir seyirciyizdir kalanlara
Hani yakar ya boğazını bir hıçkırık da
Dağlardan süzülüp indi bir gün
Yapraklar ağıt döktü toprağa
Sinesinde yeşerdi kıvılcımlar
Gözleri ah o gözleri yok mu
Nazlı dedikleri türdendi
Dokuz baş horantaydı ev
Aslında hepiniz tanırsınız beni
Hani şu gecelerin günah çocuğu,
Şafaklarda gizlenen doğumların
Tarla köşelerinde dünyaya gelen
Cami avlusuna bırakılan o çocuk
Bir yıldız kaysın diye yalvardım yıllarca
Kaysın ki
Bir dilek tutayım vuslat makamında
Avuçlarım semaya açılmış güller gibi
Terlesin
Sabah ezanının buğusunda
İt dalaşı düşlerimden silkinip
Namus belası günlere açarken kirpiklerimi
Hüznüm göz süzerdi tebessümlerime
Rengi kaçmış mavilerin şafağında
Öylece
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!