Çeçen'im. Öz be öz Türk'üm yani. 24.05.1963 de imtihan için geldim dünyaya... Geçebildim mi, tabi ki hayır! İlkokulu bitirdikten sonra Orta okuldan çıkarıldım. Evlendikten sonra çocuklarım varken Orta ve Liseyi dışarıdan bitirdim ve Üniversiteye gittim. Tarih Bölümünü bitirerek, Tarih öğretmeni olarak mesleğe başladım. Edebiyatı seviyorum. Tamamlanmış, yayına hazır ve henüz yazım aşamasında bulunan iki romanım var. Şiir yazmayı seviyorum. İlk şiir kitabım Malcan Ajans tarafından yayınlanmıştır. Kitabımın ismi ''YAKILACAK KADIN'' dır.
...
Bana İstanbul şiirleri yazdırma ne olur
Oysa çoktan miadını doldurdun
Köhnemiş zamanda...
Sadece
Eski bir gömlek gibi çıkarıp attığım
Erkek dediğin; Öyle yazarın dediği gibi yatakta değil, hayatta lazımdır insana. Yeri geldiğinde baba, yeri geldiğinde abi, ama daima sevgili olmayı bilmelidir. Ha sadece sevgili olmak da yetmez. Bir salon beyefendisi ile maçoluğun dengesini de kurmalı, yanındaki kadına saygılı olmalıdır.
Erkek dediğin seni kendi dilinden, kendi gözünden sakınmalıdır önce. Başka erkeklerin bakışlarını kıskanmak yerine kendi kabalığından korumalıdır, hem de sonsuz bir düşüncelilik ile. Kibar olmalıdır. Saçlarını okşarken, parmaklarının ucundan akmalıdır sevdası. Yudum yudum içmelidir kadın, bu sevda notalarını. Adam gibi adam olmak kolaydır aslında, menfaat ya da art niyet olmadıktan sonra. Haaa… Erkek adam yanındaki kadının elini cebine de sokturmaz. Bizim memlekette böyle yaptırana hoş gözle bakılmaz.
Sahiplenir ama hükmetmez, erkek dediğin. Kıskanır ama bunu sözle yaralayarak değil, bakışlarından sevgi fışkırarak anlatır. Ama ne çok hoşlanır bundan kadın. Sorumluluk sahibidir erkek. Daha kadın ağzını açmadan o yapılması gereken neyse yapar. Sözde değil, yürekte yaşar sevdasını. Kılı kırk yarar ağzını açmadan önce. Her kelimeyi, hatta her harfi kırk kere tartar, öyle konuşur erkek dediğin. Ağır başlıdır, kendini saydırmayı da bilir, sevdirmeyi de. Yüzsüz ya da, vurdumduymaz da değildir. Yaptıysa bir hata, bedelini ödemeyi de bilir.
Ben adamım, sen madamsın, hadi gel sevişelim
Bak ne kolay bir şeymiş, aşkı sekste yiyelim
Alışmış mı, kudurmuş mu, bilmem ki ne deyim
Adam olmak kolay mı, sazla sözle derim ben
Ayşem gibi bir yarin, elinden öperim ben...
Nedendi gözlerimden kaçışların
Bir zamanlar
Veda şarkılarına güfteler yazışların nedendi
Bilmez miydin ki
İki kirpik arası kadar yakındı
Ölüm denen şey sevgili
Ne çok utanmışımdır kendimden ve insanlığımdan, bir karıncanın çalışkanlığını, bir sincabın iktisatçı yaşamını, zeki, temiz ve son derece hareketli oluşunu ve bir kurdun sadakatini gördükçe.
Oysa yeryüzünde en kalabalık nüfusa sahip olan canlılar, karıncalardır. Her yeni doğan 40 insana karşılık, 700 milyon karınca dünyaya gelir. Son derece iyi “örgütlenmiş” bir düzen içinde, “koloniler” denen topluluklar halinde yaşarlar. Örgütlenmeleri öyle gelişmiş bir düzen içindedir ki, bu açıdan insanlarınkine benzer bir uygarlığa sahip oldukları bile söylenebilir. Ama şu andaki insanlığa baktığımda, karıncaların bizlerden daha üstün bir yaşam tarzını yaratıldıkları zaman diliminden bu yana hâlâ hiç bozmadan devam ettirdiklerini görüyorum.
Karıncalar besinlerini üretip depolarken, yavrularını gözetir, kolonilerini korur ve savaşırlar. Hatta “terzilik” yapıp, “tarım”la uğraşan, “hayvan yetiştiren” koloniler bile vardır. Aralarında çok güçlü bir iletişim ağı bulunan bu hayvanlar, toplumsal örgütlenme ve uzmanlaşma açısından bakıldığında, hiçbir canlı ile kıyaslanamayacak üstünlüktedirler.
Bensizliğe soyunan bir gecenin koynunda
Kaybolurken şiirlerim
Akşamı selamlayan güneş kıyama durmuştu
Hüznün titreten yalnızlığında
Sessiz şiirler biriktiriyordum
Ne taht ister şu gönlüm, ne de tacı
Ömrümden ömür çaldın, sen ey yalancı
Sevgi kutsal bir duygu, sonu hep acı
Var git kendi yoluna, olduk yabancı...
Eylül GÖKDEMİR
Adı bende saklı bir erkekti Ystanbul
Dilimde duam
Dizimde derman
Ömrüme ferman
Adı bende gizli kaldı nihayet
Şafak türküleri gibi
Benden sana son ikram...
İstemedim işte, istemedim,
Arızalı bir kalple yaşamaktansa,
Çıkarıp söktüm yerinden ve...
Sana ikram ediyorum,
Buzlu bir bardak rakı eşliğinde...
Saçlarımda gezinen papatya fısıltılarını
Zemheri vurgunu notalara sattın hiç acımadan
Bir sonbahar aydınlığının
Kandırıkçı güneşinde kavruldu
Bekleyişlerimin tınılarına karışan
Ayrılık tohumları
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!