Kitabım tozlu raflarda.
İçimde ne hikayeler var,
Açıp da bakan mı var,
Allah aşkına!
İskambil kağıdı gibi elden ele dolaşmalı mıydı,
İçki sürmem dilime,
İçkiler yaraşır şu halime.
İçemem ki nafile,
Özgürlüğümü bekliyorum bir kafesin içinde.
Meyhaneciyi tanımadım,
Sis çıkınca yanan uyarı lambaları gibiydin
Arada bir yanardın bende.
Çünkü sis arada bir çökerdi tepede.
Onlar gibi kırmızıydın,
Anlardım ki kan ağlardın,
Ben seni düşünmedikçe.
Kuğu süzüldü,bembeyaz ahengi ardında,
Camdaki buğu süzüldü,bembeyaz yüzüm karşımda.
Kuğu ardında dalgalar bıraktı,
Buğu ıslak ellerimi.
Suda kuğu kendini gördü,
Ben buğuda kendimi gördüm.
İlerlemeli ilişkiler bir fındık kadar.
Kimi taze kimi çifte kavrulmuş...
Varsın bizimki fındık kabuğu kadar
Atsın adımlarını.
Dikkat edelim yeri gelip çıtırdamasın,
Kırılmasın.
Bandrol vurmuşlar herkese,
Kaset çıkarmak farz olmuş,
Podyumlarda yürüyemeyenler,
Meğer adam olmuyormuş.
Varsın herkes şarkıcı olsun.
-Limoncuuuu! !
Dedi çığlık çığlığa.
Son yediği lokma takılmasaydı boğazına,
Daha çok satacaktı o gün; pazar curcuna...
Güzellerden birisini gördü bir anda,
Ben bu hayatı kendim seçmedim ama insanlar benimmiş gibi baktılar ona yanarım.
Beni bırakıp da gitmeyin,
Otobüsleri bana tercih etmeyin.
Beni bırakışınızda saklı gözyaşlarım.
Çektiniz mi kapıyı sanki pimi kulbuna bağlıymış gibi
Mecazi aşktır,
Yaşadığımız.
Bir Yunus Emre bulun bana,
Yahut Mevlana.
Söylenecek gazellerim var,
İnsan-ı kamil olmak adına.
Yorgun düştüm dağlarından,
Medet ummam yollarından.
Taşın toprağın altın olsa
İşlemeye can gerekir,can gerekir.
İstanbul'un yamaçları,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!