Sen bir basamaktın,
Ya da ben bir basamak
Bu basamağı ikimizden biri
Ansızın ezip geçti!
(01 Kasım '98,03: 40, İstanbul)
Yokuş merdivendi eski devirde
Umudun öldürüldüğü sokaklar
Taşlarda seken ürkek ceylanın
Tedirginliğini çalmıştı ayaklar
Söküldü taş duvarlardan levhalar
Şimdi sularda sürgün
Pembe övgünün resmi
Ey gül!
Senin sesin bu ses mi?
(03 Ocak '98, İstanbul)
senin sokakların aynanın ortasında
ne yana tutsam resmin değişmez
bedenime yürür yüzündeki sıcaklık
yığılır kapıma gözlerindeki kar yığını
süpürdükçe çoğalır , boşalır kanlı
tırnaklarından sımsıkı rüzgar, içime
Ne kırık sihirlerin fanusundan
boşalıyorum
Yaşadığım yurtları sattım
beş paraya
Bu çadır kentte senin için kaldım
senin için
boynuna sarılıp
konuşabildiğim kadar ağladım
susabildiğim kadar
kızgın göktaşları yağdı
gözlerimin içine
omuzlarında ağladım
Zamanında dağların ıslak yamacında
Taşları yastık eder gece yatısında
Düşlere yorgan olur koyun ardıcı da
Yıldızlarla mehtaba uçuşur giderdik
Gözlerimiz ağustosa aşık misali
gidiyorsun
uzaklar seni çağırıyor
ellerini ellerine vurarak
bütün sendelikleri alarak
ve seninleliklere yağıyor yağmur
Hergün her akşam güneş
Batar senin gözlerinden
Ufuklara gemiler
Aşar senin gözlerinden
Anladım ki deniz
Eğildim, eğildim
En derin kuytularda gezdim
En olmadıklarından mercan adalarının
En saklı kalmış inci pazarlarının
En içlerinde gezindim
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!