Nereye gider bu yol,
Bana da gösterir misiniz?
Beni yağmur gibi ağlatır,
Güller gibi söyletir misiniz?
16 Kasım 1997, İstanbul
I.
İşte aldık demiri lav gibi akşamdan
Ve başımıza buyruk gidiyoruz
Kimse çeviremez bizi yolumuzdan
Bir liman,bir doruk gidiyoruz...
Silindi gözlerimden serabın tul-i emeli
Ayrıldım hüzmelerle gün batımından
Gam çanağıma döküldü yıldızların telaşı
Islak eteklerime topladım sarı gazelleri
Bir sabah evine ağırlanmış kırağı
17 Ağustos'a
şimdi yaz yağmuru yağıyor durmadan
gözyaşım gibi sessiz ve durmadan
sen seni kurtarmadan ve evini kurmadan
hem yedi günlük ölüyü bile koymadan
kapılar sürgülendi
gözyaşlarımın üstüne
en hürmete lâyık şiirler yazdım
kapı kapı dolaştım
dev karınca oldu
Bu hüsnüzâna duram kaçılam
Hâr bahçesinden atâş kaçıram
Gül şehrâyine kanat açılam
Dillerin bezmine divâneyim yâr
Demet çiçeğim kıra ekilem
Belki ağlamamak gerekiyordu
Yeni doğmuş güneşle uyanmak
Gözlerimizi utkulu güne kırpmak
Pembe şafaklarında o sabahların
Hüzne dönüşen mor akşamlarda
yalnızım nüveylâ yalnızım
akrebin boğumunda kalmışım
topraktan başını çıkartamamış
nevnihâllerden örgüsüz kalmışım
senin cici ayakların ezmiş içimi
koparmış yaşamdan sensiz kalmışım
Şimdi mevsim güze sarktı
Kırağı üçgülü kapattı
Benden sana uçar gider
Yapraklar da yele kaldı
Bahçelerde sır çocuklar
Habersizdim
oysa
ben seni sevmenin
hazırlık aşamasını tamamlamıştım
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!