beni dinle çocuk
kapitalizmin acımasız bir çarkındasın
daha henüz yolun başındasın
seni de sömürecekler bir gün
sen de işsiz kalacaksın
parçalanmış cesediyle barış için gökyüzünde halay çeken insanların soyulan derisi yoldan geçen halkın saçlarına yapıştığında kanatları bulutlara değdiğinde güneşin saçlarını kim okşayacak bir daha kahpe kurşunun
uykusuzluğumun derin sessizliği gözlerimin sığındığı mağaranın içerisine kulaklarımdan girdiğinde bakışlarımın değdiği noktayı parmak ucumdaki ıslanan yolun kaderini kendi ellerimle çizdiğimde geçtiğimde yılan derisine sarılan yalan köprüsünü öptüğümde kan gölünde yüzen dudaklarının boğulan saçlarını ayaklarını yere basmadan önce sana yürümesini kim öğretti avuçlarımın çekiştirdiği atletimin her iki yakası karlar altında yarılan göğsümün nasırlı yüzeyinden çıkmaya çalışan tüylerimin aşağı bakan yönündeki ilerleyen yırtığında sesimin her tonunda isyan eden haykırışım rüzgarın çaldığı ıslıkta cebimde kaybettiğim evrenin sonsuzluğa kaçırılan melodisi kanatlarını çırpmadan önce sana uçmasını kim öğretti
bu ölü kimin ölüsüdür bu toprak kimin karası ya bu yerde yatan dilenciye ne demeli bu paranın ilk sahibi kimdir yükselen bir beyaza şahit oldum cenaze evinde üstelik duvarın içinden geçebilir de ne kadar daha çıkacak bu ölüler kurada ben yaşarım yaşamasına ama bu hayat kimin hayatıdır neyin kafasını yaşar insanlar
Önce baktı aynaya
Sonra bir puro yaktı
Güldü kendi kendine
burjuvatör gibi işliyor parmaklarımın tırnakları büyüdükçe büyümek istiyor içerisi kirli haftada bir kesmesem baş gösteren arsız boynunu hiç direnmesem paslı kepenklerine beni uykumda bile rahat bırakmayacaklar burjuvatör gibi istiyor benden aşkımı sermayenin kızı değil mi çiftleştikçe çoğalmak istiyor haftada bir sevişmesem hiç bakmayacak yüzüme beni eve almayacaklar burjuvatör gibi saldırdılar üzerime vurdukça kırmak istediler kemiklerimi beni yaşatmayacaklar burjuvatör gibi bakıyor gözlerin aşağıladıkça küçültmek istiyor beni beni işe almayacaklar
Tuzla sahilinde bira şişesi toplar iken
Köprü altlarında yattım
Üst geçitte kaçak sigara satar iken
Önümden geçen tersane işçilerini saydım
Bir ben kaldım hayatta
Bir de sana uzatmak için kökünden çektiğim çiçekler
Yaşarız şimdi içi boş bir zeytin kavanozunda
nefesi balık kokan bir martı kondu çatıya turuncu ayakları portakal bahçesinde sulanmış sanki gözleri alev alan şehri izliyor sokak lambasındaki ışığı terk edilmiş bir liman sanıyor caddeler batan bir geminin güvertesi sanki binalar pruva otoyollar yelken
bu şehrin insanları kayıp karabataklar da gözüktüyse eğer kıyı yakındadır
ıslanmak şart bu denizde çünkü dalgalar bulutlara değebilir her an güneş sönebilir işte o zaman sevişmeliyiz birbirimizi görmesek bile
çatıya konan martı omuzuma gelir mi acaba ona bir balık versem elimde durur mu
tiksinerek de olsa kendi tükürüğü ile sevişmeye çalışan ergenlik çağındaki huysuz bir gencim ben
üzerime insan kokusu sinmiş benim
ne yaparsam yapayım
ne edersem edeyim
giysilerimden bir türlü atamıyorum bu lanet kokuyu
kendime yeni bir in arayışı içinde ormanda yapayalnız gezinirken o kadını ırmağın kenarında çırılçıplak soyunurken gördüm




-
Mustafa Bay
-
Mustafa Bay
-
Mustafa Bay
Tüm YorumlarAğzımızın tadı, huzurumuz, ruh sağlığımız bozulmadan, iyi bir bayram geçirmemiz dileği ile, sevgiler, selamlar...
Sağlık, esenlik ve 2024'ü aratmayan bir yıl dilerim,
Sevgi, saygı, muhabbetle...
Gündemi ve "insanı" meşgul eden tüm kirliliğe, nefret ve ayrıştırma diline rağmen, "ağız tadıyla" iyi bayramlar dilerim...
Saygı, sevgi ve muhabbetle...
Mustafa Bay