SEN BİR İNCİ OLSAN
sen bir inci olsan kem göze gelsen
ben bir kabuk olur korurdum seni
sen deryada olsan taş altında kalsan
Sen ki Karanlıktan Beslenirsin
insan kobay oldu senin elinde hücre hücre
sen ki karanlığa gömülü karanlıktan beslenensin
muğlaklığını seversin havanın bir de kan kokusunu
ulumaklıdır yol göstericin bin bir kılıflıdır
ve yemin billah insan üzerine
Zindanda Yenildi Ölüm
Gezginliğimin patikasına girmiş
Bir ucundan diğerine ülkemin
Her karış toprağında çizilmiş güzergahları
Olunmazdan geçilmiş yolu
Dayê, Dayıka mı
zone to şirino
noxdê to gêrmi
tore savaci
sebıqêri qı Dayê
heqa to bıdi,
Yol Senin
-korkma, cehenneme el salla cennet elinde-
sazın teli, yıkılmış aşklar / uzanmış sızlar geceye
sabaha çok var geceyse ağır
Yolumu Su Tutsun
şafak güne bakar gün şafağa
ölem ki ben ölem
yolu su tutsun külü toprak
taş oynamasın yerinden
Yine Efkarlı Siyah Gül
-güneşe çıkmaya yüzü olmayanlar
karanlığa dört elle sarılırlar-
zaman açan çiçekle dökülen yaprakta farklı
Ben İstanbul’da Doğsaydım Kardeşim
ben İstanbul’da doğsaydım kardeşim
sevgilimin rüzgarla sevişen o sarı saçlarını anlatırdım size
belki Uludağ’da kendini gösteren o çınarın dibinde
akan bir parmak suyla taşırdım ismini
Kadıköy İskelesi’nde son el sallayışımı ahbaplarım ...
Enişüri Solmayan Resim
seni anlatmak, anlamak seni
tanımaktır o kutsal emeği
seni anlatmak, kavuşmaktır özgürce
dünyanın öbür ucundan da olsa
berrak sularına Munzur’un
seni anlatmak, anlamaktır seni
kimsesizliği, yalnızlığı, yoksulluğu
çileli büyüdüğü ...
Ve Tanrı Ağlamasını Öğretti
birkaç kişi vardı yan yana
doğurduklarında tanrıyı
önce koruma, sonra elçileri oldular
bir edip uçurduklarında
henüz keşfedilmemişti gökyüzü
emirlerini bıraktıkları yerlerde
dönüp paylarını aldılar
görünmez görünür olduğund ...