Eskidik...!
Zaman nasıl geçti! Nasıl bu zaman
Tahtadan, taşdan hızlı eskidik
Ömrümüz sonbaha dönüyor aman!
Tasasız her baştan hızlı eskidik
Eylül...!
Sessiz, habersiz gelir her sene Eylül
Yaprak döker solar bahçelerde gül
Eylül’de durgunluk dinginlik başlar
Aynanın karşısında bir lamba yandı,
Bu gördüğüm yüz benim mi eyvah!
Gönlüm yıllar yıl dünyaya kandı,
Feri sönmüş bu göz benim mi eyvah!
Türk islam ülküsünün kutlu neferi,
Senin fetih müjden, ağartan yeri,
Her nereye düştüyse gözünün feri,
Zalime kılıç oldun, mazluma kalkan!
Genç Adam! Mukaddes ülkü sendedir,
Geçip gidenler!
Yaslan arkana geriye bir bak
Neler neler geçti geçmez dediğin
Olmazları olura döndürünce Hak
Seçiyor bir birini seçmez dediğin
Geçen yıl...!
Bu sene gece dörtte ikinci ayın
Altta kırılıp üstte kükreyen fayın
Yüklediği veballer eğride kaldı
Hüzünle geçen sene geride kaldı
Gece ve Dolunay...!
Bir taş kalpten yıllarca merhameti dilendim Naçar halimle rüzgarsız harmanlarda elendim
Vefayı aradığım her adres yanlış çıktı
Merhamet menbaı kalbim hep sevgiye acıktı
Geçip gidenler!
Yaslan arkana geriye bir bak
Neler neler geçti geçmez dediğin
Olmazları olura döndürünce Hak
Seçiyor bir birini seçmez dediğin
Gel...
Dünde olanları dünde bırakıp
Gel sen bugüne gel yol yakınken
İçinde intizar olan mektubu yakıp
Özlemle yazılanı sal yol yakınken
GELDİ GEÇTİ…!
Mümbit Aziziye'nin toprağından taşından
Şirvan’ın çiçekleri sulayan göz yaşından
Sesin sözün vatanı bizim Pınarbaşı’ndan
Süzüldü Hafızamdan resimler geldi geçti
Üstad şaşırttın beni. Tebrik ederim gönlüne sağlık