Gel...
Dünde olanları dünde bırakıp
Gel sen bugüne gel yol yakınken
İçinde intizar olan mektubu yakıp
Özlemle yazılanı sal yol yakınken
Gidene Dair...!
Nasılsın? Diye sordu! Biri İki yüzüyle !
Durdu! Baktı ve anlattı iki gözüyle
Ölüm var! Dedi şükretti iki sözüyle
İyi insan, güzel insan, hoş insan...
Gidenler...!
Gittiler! Hiç gitmeyecek diye baktıklarımız
Gidecek! Uğruna dünyayı yaktıklarımız
Gideceğiz! Hoş seda versin bıraktıklarımız
Gideriz! Nasıl geldiysek öyle gideriz...!
Git...!
Kırk senedir dağladığın yaradan ne olur geç
Dilimden hiç düşmeyen adını anmadan git
Ben hüzün mahkûmuyum, senin yüzün hep güleç
Parmağından akan suya yeniden kanmadan git.
Umut...!
Yalnız uçtun, yaranı yine sen sardın
Uçtuğun gökyüzünde bulut parçalı
Gelene, gelmeyene yine sen vardın
Gezdiğin yeryüzünde umut parçalı
Gönül Kapısı...!
Bu kapının adı gönül kapısı
Sorgusuz, sualsiz kimse girmez
Kulun hükmü geçmez Allah yapısı
Fermansız bu kapıyı kimse göremez
Görünmeyenler!
Yükte hafif olup, pahada ağır
Alınıp satılmayan bir şeyi göster
Gaiplerden haber verirse sağır
İçine su katılmayan bir şeyi göster
GÖZYAŞI...
Ağlamak! Elbette gönülden ağlamak
Ne kadar zormuş bu fazileti kazanmak!
Timsahta ağlar sırtını verince güneşe
Bazıları yürekten ağlar, lakin yüzünde vardır neşe
İlacın derman olmaz bir derde
Ot bitmez senin bastığın yerde
Kahpe felek yiğitlik olmasa serde
Eyvallah demeden çeker giderim
Gün gelir...!
Gün gelir zaman hiç gecmeyecek
Ne saat ilerler ne hafta ne ay
Yüzünde tebessüm hiç bitmeyecek
O zaman bir dakikaya yıl yerine say
Üstad şaşırttın beni. Tebrik ederim gönlüne sağlık