Mahpusluk bir zindan değil midir,
Özgürlüğün kısıtlandığı bir hücre?
Duvarlar arasında kalan bedenler,
Ruhlarını özgür bırakmak için çırpınır.
Mahpusluk, zamanın donduğu yerdir,
Nevruz ateşlerinde yakarak kutsal saydığımız kederimizi,
Serperiz hüzünlerimizi dağların zirvesine.
Her bahar Fırat ile Dicle arasında gezinir,
Dilimizdeki istila türküleri.
Güneşler doğurur, güneşler batırırız Nemrut'un başında,
Kederleri yakar, hüzünleri tütsüleriz.
Güneşin sıcaklığında ararım izini,
Rüzgarın serinliğinde özümü bulmayı.
Dolaşırım dağların zirvelerinde,
Denizlerin kıyısında, yıldızların altında.
Bir yolculuk başlar içimde, derinlere doğru,
Sessizlikte kaybolan bir bekleyiş var,
Sağırlaşmış kulaklarda yankılanan bir feryat.
Zaman durmuş gibi, adeta donmuş bir an,
Gözlerde umut, yürekte yangın var.
Bekleyişin içinde kaybolan sesler,
Aşk-ı sineme sus eyledim.
Şiir olup gözlerimden konuşacağım.
Acı yeşil dertleneceğim
Yollar kurdum ,sonu olmayan,
Atların tökezlediği,
Ümitler besledim, güvercin tedirginliginde.
Sırra ermek, derinliklere yolculuk,
Gözlerden öteye, kalbin dalgalarında.
Bir gizemi çözmek, varlığın özüne ermek,
Sessizlikte gizli olan hikmeti kavramak.
Gözler perdeler ardına gizlenmiş sırları arar,
Yüreğimde bir keder var bugün,
Dertlerim sarar her yanımı.
Gönlümde gam yüklü bir gün,
Dizlerimde ağır bir yük var.
Dağlarda dolaşırken rüzgarla,
Yüreğim çarpar, aşkla, heyecanla.
Dalların arasında kuşlarla,
Ben de özlemle çağırırım seni.
Bir gül solarken bahçemde,
Güllerin yüzünden çekip gitmiş bir tebessüm,
Yapayalnız yollara düşer, gecenin tenhasında.
Bir çaresiz hüzün, ağır ağır süzülür yanaklardan,
Her vuslat düşünde keder, yüreği kıskanır.
Saçların, karanlıkları mühürler çehrene,
Uzun hava dedin, uzun hava getirdim,
Yüreğimdeki feryatla bu dert bitirdim.
Dinle ey dost, yorgun düşmüşüm,
Gönlümdeki ağıtla sana seslendim.
Gurbet ellerde yalnız kaldım,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!