Bir , İki, üç ve son kadeh.
Bilir misin birden son kadehe; dilde ne kahırlar geçer.
Camlarda bir uzun nokta, Bir kısa çizgi.
Şimdi göz yaşları ,
Mahpusluk bir zindan değil midir,
Özgürlüğün kısıtlandığı bir hücre?
Duvarlar arasında kalan bedenler,
Ruhlarını özgür bırakmak için çırpınır.
Mahpusluk, zamanın donduğu yerdir,
Nevruz ateşlerinde yakarak kutsal saydığımız kederimizi,
Serperiz hüzünlerimizi dağların zirvesine.
Her bahar Fırat ile Dicle arasında gezinir,
Dilimizdeki istila türküleri.
Güneşler doğurur, güneşler batırırız Nemrut'un başında,
Kederleri yakar, hüzünleri tütsüleriz.
Beklemek…
Zamanın cümlelerini
suskun bir virgülde durdurmak gibi.
Ne başlıyorsun yeniden,
ne de bitiyorsun tam anlamıyla.
Güneşin sıcaklığında ararım izini,
Rüzgarın serinliğinde özümü bulmayı.
Dolaşırım dağların zirvelerinde,
Denizlerin kıyısında, yıldızların altında.
Bir yolculuk başlar içimde, derinlere doğru,
Sessizlikte kaybolan bir bekleyiş var,
Sağırlaşmış kulaklarda yankılanan bir feryat.
Zaman durmuş gibi, adeta donmuş bir an,
Gözlerde umut, yürekte yangın var.
Bekleyişin içinde kaybolan sesler,
Ne kalbde bir nişân, ne gözde bir harâbât,
Bir eski hâtıra, sükûtta mest-i hayrât.
Leyâl-i mâzide döner feryâd-ı pinhân,
Ne hüsran eksilir, ne düşler biter aslâ.
Bir sîret-i hayâl gibi akseder derûnâ,
Ne kalpte boşuna, ne gözde beyhûde iz,
Bir gizli cevherim, içimde saklı bir giz.
Leyâl-i mâziden kalan hazîn bir ahenk,
Bir umman içre ben, bir nefes gibi sessiz.
Bir aynadır zamân, kırıldıkça parlarım,
Aşk-ı sineme sus eyledim.
Şiir olup gözlerimden konuşacağım.
Acı yeşil dertleneceğim
Yollar kurdum ,sonu olmayan,
Atların tökezlediği,
Ümitler besledim, güvercin tedirginliginde.
Sırra ermek, derinliklere yolculuk,
Gözlerden öteye, kalbin dalgalarında.
Bir gizemi çözmek, varlığın özüne ermek,
Sessizlikte gizli olan hikmeti kavramak.
Gözler perdeler ardına gizlenmiş sırları arar,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!