Yıkılırken bir bunak taş
Yakılır elmas ağacı tarlası
Ne güzel anıları vardır oysaki senin olmanın
İncilerse hep mi ağlamaklı
Sürülmüş çilek kokulu dudakları
Üzerinde gördüm,
Sana aldığım o açık kahverengi elbiseyi,
Niye giymişsin bilmem ama
Ondan dolayı da umut etmem zaten seni.
Yanında gördüm sevgilini
Şehirler kuruyorum bulutların üzerine
Dağınık dökük duvarları yok gönlüm gibi
Sevdiğin bir renk söyle bana şimdi
Ama mavi hariç.
Kaşlarının arasındaki seyrek tuzaklara düşerim
Kapana kıstırıldığım en derin yerdir kirpiklerin
Kalbinin üzerine koyduğum elin,
Hissettiği cana
Can atıyordu, can...
Senin hakkında bir şeyler anlatmaya kalksam
Kokunla başlarım,
Uzakken sana yakın olmamın sebebiydi
Ellerini tutmaya bile yeltenemediğim zamanlarda
Yaşadığım aşktı o...
Dokunmak cisimcil
Nesnesel yaklaşıyordu ılıman
Ilıman kedi ismidir, miskin gibi
O kadar halsiz işte kafam
Hissetmek ne kadar varlık olarak bütünse
Martıların kanatlarında hiç nefes aldın mı?
Güldün mü hiç onlar kadar gür ve yüksek bir sesle?
Sen bilmezsin
Rüzgar okşamadı hiçbir zaman kanatlarını
Nefes nefese uyanıyorum kabuslardan
Zar zor kaçıyorum küçük kıyametlerin ortasından
Sıkıştırıyor göğsümü
Nefessiz kalıyor, boğuluyorum.
Çığlıklar atıp bağrınıyorum,
Her kitap olan kadın,
Neler çektirmiştir şairine
Ben bir gün kitap olacağını bilseydim,
Sever miydim seni
Etrafımdakiler bilmez
Nasıl yıllanıyor anılarımız
Ne güzel de ağarıyor saçlarımız
Ne dolu geçiyor bize tanınan zaman,
Hiç sorma içimde.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!