Bil ki kader değil
Günahlarımız birleştiriyor bizi
Bir araya geliyorsak
Kavuşmak değil bu
Aynı suçu işlediğimizden...
Tek kelime sarf etmeye bile mecalim yok aslında
Zar zor ayakta duruşum
Tabureme yasladığım sırtımın ağrıları
Ve gözümün önünde asılı duran sigara dumanı
Bir sen eksiksin, o yağmur damlası.
Ne uyakmış arkadaş
Ne kafiyemiş öyle
Uyamam ben ona buna
Dil özgür bende
Kalem özgür
Kalpte bir tek
Eşli zamanlar vurgunudur olmayan düşünülmeler,
Bir yanı örtük
Bir yanı üryan
Anadan doğmadır
Çıplak sevdam,
Berduş halini seviyorum
Saçların arkaya toplu
Üstü az dağınık
Şakaklarına seyahat eden saçların
Gözlerime uğrar önce
Oyun oynamak kadar eğlenceli olsaydı sevmek.
Gitmek,
oyunbozanın yaptığı bir şey olsaydı sadece.
Küçük bir çocuğun,
yaptığı masum bir şey olarak kalsaydı
ve
Gökyüzünü süslüyordu ışıklar
Beyaz, kırmızı, yeşil, yeşil
Bir daha geçiyordu sıraya beyaz lambalar
Loş gökyüzünde uçuşuyor düşüncelerim
Ayın sırtını sıvazlıyordu fikirlerim
Sizler azlaştıkça onlar çoklaştı
Havlaya havlaya attılar üzerlerinden terlerini
Kudurmuş bir itin kokusu sardı, etrafı
Kazandıkça salyası aktı, kapkara aktı
Sizler azlaştıkça onlar çoklaştı
İçinde olan bir şeyin eksikliğini yaşıyor bu koca şehir
Belki bir kelime izah edebilirdi bütün dilsizliğimi
Evet ismini üstelik kullanabilir,
Vursun geminin sırtına dalgalar
Yürüyüp gidelim durgun Haydarpaşa
Bedelini ağır öderim küçük tutkuların
Simide, bir de martıya ihtiyaç duyarım
Vapurla anlaşmak için, İstanbul’un diğer yakasına yapışırken elimiz.
Gözlerim dalıyor,
Güneşin hatıralar arasındaki o loş ışığında
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!