Rüzgar esiyor hafifçe kızgın koydan
Martılar yok deniz kenarında
Kuşlar göç etmiş göğsümün ortasından
Yokluğunla mevsim yorulmuş anlaşılan
Sıcak değil,
Sen İstanbul’un perisi
Ben bir tepesinde
Sen bir tepesinde,
Aramıza artık öyle bir girmiş ki
O bir ömürlük mesafe,
Hadi bul beni gömleğinin arasından
Cama yapışmış çaydanlık içindeki su gibi
Nereden, ta nereye yol almış
Ben varamam mı? gömleğinin arasından.
Silersen sil o buğulu camı
Ufak bir not kağıdına yazdığım iki hecelik sen
Yüksek sesle esen rüzgarın
Kemanından çıkan sesler gibi
İçimi titreten duygular çaresiz
Yaptığına bak
Yok böyle bir iz
Örtün üstüme bedellerini
Üşüyorum.
En cansız kanıt olarak
Buradayım şimdi
Ve bir er ölür
Ruhunuz taşır na’şını
Ve bir kadın ölür
Yer yer bulutları parçalı
Ve bir köpek ölür
Yerde siyah lastik izleri, acımsı
Kar tanesi döne döne, düştü avuçlarımın içine
Dediğim soğuk bir kış günüydü
Üşüdüm.
Sen yere düşüyordun
Tam olarak toprağa
Uyku tutmuyor yine şimdilerde beni
Çiçekler serpiliyor yolların üzerine
Beşiktaş, Kayseri memleket sevgisi
Baksana, kafalıyorlar seni Şiiriye.
Tabiri olmasa da, taksim üzerinde
Bahçemden gül çalmışsın
Utanmadan taşıyorsun yanaklarında
Galata dolanmış yoluma
Takılıyorlar
Mekan mı olmuş kuşlara
Karanfil kokulu gecelerde
Dut rengi cümleler
Ya da kahve kokusu mu bu?
Saçların bir anda düşer elime
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!