Bir tuhaf alametsin seviyorum seni
Gül suyu kokulu okul bahçesi,
Yetişip giden bir saray var gök uçlarında
Bulutlara engel olamıyoruz bilge kişi
Canavarın zindanı bu semtte
Beni sen geçiyorken yalnızlık
Sen varken birlikteliğe, yetişemedik
Şimdi içime dökülüyor
O alışılmadık kırmızı
Renk değiştiriyor karanlığa
Aşkın tadı acı, acı...
Dayandı on ikinin kapısına saat
Beni ne tütün aldı
Ne kağıt
Ne de sigaramdan çıkan dumana
Yol olan vuslat,
Adın kadar yarım okunuyorum şimdi titrek bir sesle
Kursakta yutkunulan kelimeler gibi yutkunuluyorum
Gecenin bir köşesinde
Zamanın etrafını çevrelediği
Geçmeyen dakika odalarında,
Evine gidenler mutlu
Ellerinde poşetlerle
Her şey ne güllük gülistanlık öyle
Bir bana gelir yokluk
Elimde ne bir poşet
Tanrının meleği fırtına çıkarır
Kıyamet kopar en ince yerinden
Şakası olmaz sarılan ipin
Can çıkar en tatlı yerinden
Kaburgam ağrıyor
Didik didik ediyor
Sokağın başından sonuna kadar
Bu hal bu mecal
Mecaz gelir anlamayana
Rahatla ve sırtını yasla duvara
Ne de olsa yine gelecek sana
Gerçekte olmaya bilir belki bu güz
Kim bilir,
Belki gidenin ardındaki
Boş olan odadan
Yataktan
Işıklar süslüyor
Saçlarında menekşe kokusu
Parlıyorsun,
Çok tanıdık geliyorsun
Bakışın
Adamı hafife alıyorsun
Kelimeleri ömrüyle yoğrulmuş,
yorgun adamları çokça.
Bir gecede yazdığı otuz dokuz mısra,
Bir saat içinde aldığı dört ayrı ders.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!