Kaç şeker atıyorsun yalnızlığıma
Neden bu kadar tatlı
Ve bu kadar çok içilesi?
Elin dokundu ya belki de ondandır,
Ah kadın gelmiyor da bitesi...
Akşamları ortaya çıkan bütün inançların
Kurgusunu hazırlıyor kendi eliyle
İnanın, inanın diye
Bu bile...
Bütün inançların hepsi sınamak için,
Sen beyaz bir ipek gibi parlarken saçlarınla
Gün çokça kıskanır güzelliğini
Adın neşelenmiş dilimin ucunda
Güneşin ışıkları şımartırken yanaklarını rüzgârla
Yüreğimdeki çocuğun yaşadığı o bayram sevinci
Ne göze gelsin, ne de söze
Etrafta gündelik konuşmalar dolaşıyor
Bir efsane, bir söylenti var hakkında.
“Nasıl bir söylentidir o öyle?”
Ömürlük yaşadığın bir günü,
Gülücüklü bir ifadeyle acıklı bir yüz
Beşi bir yerde beklenenler
Dualarım
Arzularım
Tutkularım
Hayallerim
‘Lerin artık aramızda
İmgelerin tuhaf gece yarıları
Seslerin sükût
Orada bir kavga,
Mimiklerin can alıcı
Sevgilerin uykusuz kalmış
Saçlarının arasından filizlenir parmak uçlarım
Ne verimli yetişir o an
Kokuna
Sesine
Bakışına,
Yetişir ansızın.
Beyaz eldivenli yazıcı satan adam
Yüzü beyaz ve kirpikleri beyaz bir kadını
İpek kumaştan
Harf harf yarattı baştan
Acı terleyen yüreğe,
Gel otur karşıma kahve içelim beraber
Ya da istersen tat alalım diye tavşankanı bir çay
İki sohbet selamlayalım seninle
Konuşurken İstanbul’un o iki yakasını andıralım
Her gün bir birine bakıyormuşçasına
Belimizi bükmeden
Bu günde geçti sensizlikten
Uzun yollar sınarken beni mesafeleriyle
Seni hatırlatarak,
Etrafım loş.
Çalan müzik ya alaturka ya da entrikadan
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!