Sararsa gökyüzünü kızıl bir suret
Semada ay ışığı belirmeye başlarsa şayet
Aklına getir beni
Ya da bırak ben, koşarak geleyim
Bilesin ki o vakit gökyüzünün rengi değişirken
Bir insanın hayatını nasıl anlatabilirim kısadan hisse
Cümleler, kelimeler yeterli miydi hepsine
Ya da şiirler anlatabilir mi?
Yaşanmışlıklar sadece
Oldu,
Sırtını sıvazladığım duvarların arkasındayız seninle
Bir rivayete göre düzelecekmiş bu halimiz
Hiç inanmam
Nerede bir güvercin görsem
Hemen kararır düşer fikirlerim
Sol elimde tuttuğum elime
mavi renkli o seçili kırlangıç uzanırken,
Dinleyin, gün doğumumdan bir şarkı çalıyor.
Tozlaşan antik kentin insanları,
bir yandan bekleyerek yozlaşırken
Ufak bir çocuğa çikolata yeme diyorlar
Orta yaşlı bir adama, şekerli içme çayını
Ev yönetimi yönünden gereken erdemleri gösteren
şu kadına, yemeğine tuz dökme
Bu kıza ise öyle katiyen gülme, yürüme, giyinme
O gence de diyorlardı, sigara içme
Kafamı çevirip baktığımda pencerene
Pür dikkat gözlerim odanın ışığında
Eskisi gibi yanmıyor sık sık
Şimdi sanki yokluğunu anlatır gibi bana
Çalan müzikle dolan gözlerimi de
Arza dudaklarımdan çıkan
Güzel dualar bıraktım
Senin payına
Onlar korusun seni
Benim yokluğumda
İçin benimle dolsa ne olur
Okyanusun altında mercanlar
Sahil yamaçlarında küçük çakıllar
Sen benimle taşsan ne olur
İçindekileri vuracaksın kenara
Ayrılıkta sevdaya dahil...’ diyen şair;
Haklıydın!
Ama yağan yağmurun altında
Tek başıma ıslanmasaydım...
Yaptıklarının zarafeti yine sende saklı
Bu kadar güzel olamazdı,
Senden gelmese.
Gözlerin,
Ellerin,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!