Uzun bir son bahar gecesi
Ay ışığına sığınmışım
Yıldızlar geceden ışık yontuyorlar
İncitmeden kokunu öpüyorum
Gülüşün boynumda asılı
Yüreğimde bir ürperti
Şimdi küfretmeden
Rakı içmek lazım
Şimdi şiir yazmak için
Bir kadın öpmek lazım
Şimdi yağmurda ıslanmış
Bir kadının ıslak tenine sarılıp
Sorma; nasılsın diye
Bıraktığın gibiyim
Mevsimler değişti sadece
Eylül bitti
Ekimde gözlerim kapı eşiğinde
Önümüzde aylardan kasım
Çok mahzun, ve derin gülüyordu
Ne şiire,
Nede türküye sığmıyordu
Gülüşünden öperim dedim
Hadi öpsene, der gibi güldü
Bu onu sevdiğimin,
Hani o senin gibi, eski günler vardı'ya
Ne güzel'di o günler
Sen mahallenin, üç sokak ötesinde
Evden çıkar, bizim sokağa yürürdün
Yeni yıkanmış, ıslak saçların
Pembeleşmiş parmak uçların
Her gece, güneşe umut ekmek
Nedir bilir misin kadın
Tenine papatya ekmek gibi
İlmik ilmik emeksin kadın
Her cümlen, işkal ediyor coğrafyamı
Sende olmak, sende dinlenmek
Sensiz de içilmiyor ki, şimdi bir kadeh içtim
Her zaman oturduğun sandalye
Alay eder gibi, bana gülüyor
Giderken unuttuğun bir çift terliğin
Arada bir salonda, dolanıp duruyor
Resimler bana surat asmış
Bir sabah bir sabah
Martılar henüz sabah uykusunda
Vapurlar düdük çalmadan
Fabrika bacaları duman tutmadan
Her hangi bir sabah
Galata köprüsünde, balıkçılar olta atmadan
Şu hoşçakal'daki; ağıda bakar mısın
Peki bir daha;
Görüşmeyecek miyiz?
Artık uykuyla geçmeyecek kadar
Ruhumda, derin bir coğrafi kırılganlık var
Bir avuntu gibi, içimdeki beşikte
Nini söylüyorum ağıtlara
Çünkü içimde, makul bir saatte
Uyumayacak kadar
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!