Dilsizdir benim ızdıraplarım
Kimseye hesap sormazlar
Kızgın çölün hiddetli güneşi kadar
Kurak çorak ve yılgındırlar
Sadece bana ürkerek gelen
Hevesli yürekleri yakar kavururlar
Bazı anlarda kendi duygusallığının
Görkemli zirvesinde oluyorsun
Ona içinden gelen en ince duyguları
Olanca samimiyetinle yazıyorsun
Sonra bir şekilde cesaretin kırılıyor
Yaşam endişelerim huzurla değişsin
Dirlik ve düzen içinde bir ömür beklerim
Korkulu rüyalarıma güven çöksün
Şüphelere yer kalmasın isterim
Dışarısı soğuk yüreğim yorgun
Fikrim bulanık aklım karışık
Gördüğüm tüm yüzler donuk
Bana gelen butün sesler buruk
Seni yazdığım sayfalar yırtık
Ya da solgun ve kırışık
Aslında ben karşı karanlık ormanın
Bir garip körpe kuşuyum
Buralara pek yabancıyım
Ben bu iklimlerde pek yaşayamam
Karşıdadır benim tüm yakınlarım
Uzaklaştırma beni muhitimden
Biz çocukken çok oynardık
Oyunda düşüp yaralanırdık
Yaralarımıza toprak basardık
Diz yarası büyüyünce geçer dediler
Büyüdük diz yarası geçti
Sevdiklerimizi yüreğimize bastırdık
Sabah birşeyler fısıldadı
Doğan güneşin kulaklarına
Güneş beklemiyordu durakladı
Sabahın dizdiği bu methiyelere
Önce bir anlam veremedi
Hayatı güzel kılmak için çabalayan
Ama kendisi hiç mutlu olamayan
Şu ellerimin hakkını kimden isterim
Ah benim yaşadıkça emeğinin
Hakkını almayı başaramayan
Ağlayanların derdine katlanmak için
Gecenin karanlığına sanki biraz ihtiyaç var
Çünkü gecelerde ağlayanların tamamını
Sabaha ulaşamama korkusu sarar
Kapılar açıldı gidiyorlar işte
Yazık ki tüm güzellikleri ile gidiyorlar
Bölük bölük tabutlar omuzlarda
Hayatımızdan sessizce çıkıyorlar
Hangi çağın karanlığıdır bu oyun
Neden bizi boynu bükük bırakıyorlar?




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!