Çizgili Mavi Şiirleri - Şair Çizgili Mavi

Çizgili Mavi

Bir kalem, bir parça kağıt ve biraz da sen olsan yeterdi,
Dökülürdü sevdam dilimden, bizi şen ederdi.
Sen gittin, viran oldu gönül, öksüz artık kalem kağıt...
O mutlu şiirlerim sustu, dilimde varsa yoksa matemli bir ağıt!

Devamını Oku
Çizgili Mavi

Gözümde yemyeşil bir hayaldir gözün,
Sevdan, dilimdeki tek hecem.
Muvafık bir hasret; gözyaşı, hüzün…
Ağla günüm, ağla gecem!
Gözlerinde gördüğüm Cennet,
Ebedî, ilânihaye, ilelebet.

Devamını Oku
Çizgili Mavi

Dertli gecelerden,
dikenli yollardan geçerek geldim sana...
Ayaklarım kanrevan
ve
elimde tek yaprağı kalmış bir papatya.
...

Devamını Oku
Çizgili Mavi

Evvelden tanışık olmadığım acılar, şimdi en yakın sırdaşım…
Dertlenmiyorum acı çekiyorum diye,
Acı çekiyorum diye… Acı çekmiyorum artık.
Safha safha yayılan bir kanser hücresi gibi,
Tüm ruhumu kaplayınca yalnızlık;
Can yakmıyor artık, düşüp kalktığım yokuşlar.

Devamını Oku
Çizgili Mavi

Puslu, karanlık ve izbe bir gecede,
Takvim ve saat anlamsız kalıyor…
Ne bir gün ileri, ne bir dakika geri;
Tam ecel vakti gibi…
Düşüyor aklıma hayalin, düşüyorum…
Yerin yedi kat dibindeyim sanki

Devamını Oku
Çizgili Mavi

Şu an sana ne yazacak olursam olayım,
Yazmamalıyım...
Yazamadığım için,
Yazamadığım gibi!
Yine de volkanlar patlıyor insanın içinde,
Yer yerinden oynuyor...

Devamını Oku
Çizgili Mavi

Bilir misin, Hasret nedir?
Gözlerini kapatıp vuslatını görmek hayallerinin,
Gözünü açtığında uzaklara dalıp gitmek…
Ufuk çizgisinin yerle göğü birbirinden ayırdığı uzaklara!
Ne kadar yürürsen yürü ulaşamayacağın bir sırra,
Kavuşamayacağını bile bile yürümektir hasret!

Devamını Oku
Çizgili Mavi

Gideceksen, şimdi git…
Ki kalmasın figanım yarına!
Giderken, anılarını da…
Seninle geçen anlarımı da al yanına.
Bana yalnızca şen kahkahandan bir kuple bırak,
Saçından bir tutam, gözlerinden bir acı bakış…

Devamını Oku
Çizgili Mavi

Yalnızlığı; en büyük kalabalığıymış insanın. En temaşalı anları en sessiz vaktine denk geliyormuş. El ayak çekilince; gün boyu günü aydınlatan güneş yerini, birazdan geceye hüzün zimmetleyecek olan ay ışığına bırakmaya hazırlanırken -ki buna pek çokları gibi pek çok kere akşamüstü demişliğim var, insan kendi yalnızlığında müthiş bir kalabalığın ortasında kalakalıyormuş.
Bir pencere kenarında oturup, pencerenin hemen dışından gelen rüzgâr sesinin uğultusunda, kendi uğultusunu susturmaya çalışırken buluyormuş insan kendini. Zihninde yüzlerce belki binlerce uğultuyla; aynı anda, aynı oranda ve üstelik aynı bünyede bir ölüm kalım harbine düşüyormuş. Yalnızlığı; en büyük kalabalığıymış insanın. Ama’lar, fakatlar, keşkeler, olsunlar, olmazlar, belkiler, elbetler ve tüm bunlarla birlikte pişmanlıklar, teessürler, teessüfler. İnsanı yalnız yakalamaya görsünler; her biri bir yanından sarıyor, canına kastediyormuş.
Bu vakitlerde sana pek çok defa mektup yazmışlığım, sana seni anlattığım kelimelerle hemhal olup hasbihâl etmişliğim, gözlerimi karşımda öylece duran boş duvara öylece dikip hayalinle gözyaşı dökmüşlüğüm, birbiri ardına sigara yakıp –bana o Cennet gözlerinle baktığın fotoğrafına bakıp; yokluğuna, hasretine, özlemine, olurlara, olmazlara, mümkünlere, geç kalmışlığa kahrolmuşluğum olsa da bugün daha bir matemli, daha bir kederliyim. Kendi yalnızlığımın kahreden uğultusunda; onca hengamenin, onca sesin, onca gürültü - patırtının arasında bir sesle, bir sözle, bir cümleyle sohbet ediyorum. “Ben sana aşık oldum!” diyor bana, gözlerimin içine bakan o Cennet gözlerin, “Ben… Sana… Âşık… Oldum!..”
Öyle bir kedere gark ediyor ki beni, öyle bir hüzne boğuyor, öyle bir ecelle sınayıp öyle bir mahşere çekiyor ki bu ses, bu söz; “Her şeyin ve herkesin mümkün olduğu bir evrene” bir an önce varmak için öyle bir telaşe var ki içimde, sorma! Madem ki vuslat başka bir evrende mümkün; tüm mümkünler, anlamını yitiriyor.
“Madem ki vuslat mümkün ve başka bir evrende, ne anlamı kalıyor ki bu alemin?” diye sorup, hayatı sorguluyorum. “Reva mı bunca elem, bunca büyük bir sevdaya?”, “Reva mı bunca hasret, vuslat için başka bir evrene sözleşen bu sevdaya düşene?” diye hayıflanıyorum. Sonra bir ses alıyor elimden tüm elbetlerimi; “Bu evrende değil!” diyor bana, beni yakıp kavuran o Cennet gözlerin.
Yalnızlığı; en büyük kalabalıymış insanın. “Ama mevzu yalnızlık değil… Sensizlik! Yalnızlığın içinde de sen varsın, sensizlik çok sensiz!” diye anlatmıştım sana, seni, sensizliği. Payıma sensizlik düşüyor yalnızlığımın en kalabalığında ve ben sensizliğin; ecele benzeyen hasretiyle yüzleşiyorum. İçimde bin uğultu, bin keder, bin ah ulan, bin ah vahla…

Devamını Oku
Çizgili Mavi

Akrep de seviyor aslında Yelkovanı.
Aheste aheste gidiyor bir sonraki vakte;
Yelkovan kendisine yetişsin diye çabalıyor.
Ama gidiyor işte…
Gitmek zorunda olduğu için; aheste de yürüse, gitmek istemese de gidiyor…
Ardında söylenmedik şarkılar bırakarak,

Devamını Oku