Çizgili Mavi Şiirleri - Şair Çizgili Mavi

Çizgili Mavi

“Hak etmiyorsun!”
Hatırlar mısın bilmem sana bir video izletmiştim; acı çektiği her halinden belli olan bir çöpçü ‘kimse sevdiğine kavuşmasın, herkes hak ettikleriyle yansın’ demişti de öfff çekip gözlerin dolmuştu. Haklısın, haklı olmak peşinde olmasan da haklısın. Hak etmiyorum, ‘bari’ yüzünü göreyim dediğimi bile duymayacak, dinlemeyecek kadar gaddar; ‘o zaman ben de seni görmüş olurum’ diyecek kadar yabancısın. Haklı olmak uğraşında değilken bile o kadar haklısın ki…
Umarım hayatında kimseyi ‘hak etmiyorsun’ denecek kadar çok sevmezsin. Bitti zeynep. Bitti diyince bitiyormuş, cevapsız soru değilmiş… Apaçık bir cevaptı söylediğin her şey de ben anlamadım, kusuruma bakma, mallığıma ver. Özür dilerim. Senden değil kendimden! Sana seni bari yüzünü görmeyi bile hak etmeyecek kadar kıymet verdiğim için senden değil kendimden özür diliyorum. Herkes hak ettikleriyle yansın… Evet, gerçekten herkes kendi acısıyla yansın artık.
“Ne istiyorsun benden?”
İstiyorum evet. Aramızda var olduğunu SANDIĞIM aşkın, sevdaanın ve bunca zamanın hatrına senden bir isteğim var. Olmaz ya gün olur pişman olursun, olma! Masana diktim mezar taşımı, tarihini kendi ellerimle yazdım kendi ölümümün… Ne 4 Temmuz, ne sana mail atmak zorunda kaldığım lanet bir 21 Mayıs ne de başka bir tarih. Düpedüz dokuzu Mayıs’ın. Başın sağ olsun zeynep, hak etmediğin bir sevdaayı ayaklarının önüne gururum onurum haysiyetim ve de şerefimle beraber paspas ettim ve öldüm. Başın sağolsun.
Wp’na girmedim, Samet’in hesabına girmedim ve seni sevmekten sana aşık olmaktan başka hiçbir şey yapmadım! Başın sağ olsun zeynep, Samet ve Doğa ile birlikte, hak ettiklerinle beraber sana hak ettiğin bir hayat diliyorum.

Devamını Oku
Çizgili Mavi

Okumadan sil...

“Ne güzel şey, hatırlamak seni... Yazmak sana dair!” diyor ya Nazım. O noktadayım, her şey, sen dahil herkes yabancılaşmaya başlamışken bana, hafızamda hala seni tutuyor olabilmek ne güzel. Sana dair yazmak güzel. Yalnızca yazmak değil, okuduğum kitabın alakasız bir cümlesinde sana rastlamak ne güzel...

Cahit Zarifoğlu “Der misin bir gün, inşallah çok bekletmedim seni?” diye içlenmiş... Yokluğuna yazmış, başka bir evrende karşılaşmaya ve susmamaya söz veren sevdasının. Denk geldim, rast geldik yine gece gece, kelimelerde...

Devamını Oku
Çizgili Mavi

Hava çok soğuk!
Aslına bakarsan böyle bir girişle başlayacağımı hiç tahayyül etmemiştim: “Sabah kapı aralığından ve bilmem kaç adım mesafeden, varla yok arasında bir vakitte -ki o an, o saniye dünya dursun istedim…” türünden bir girizgâhla selamlarım diye düşündüm bir süre… Çay içtim, birkaç sigara içtim, ‘Mahalle Kahvesi’ne uğradım, orada senle karşılaştık ama bu defa öyle varla yok arasında değildi bu rast geliş. Üstelik tasarlanmış ve önceden emek edilmiş çapa da yoktu ortada; düz-dümdüz bir denk gelişti.
Sonra bildiğin işler işte, toplantıydı, yemekti, işti-güçtü… Bir ara ablanın biri elinde, içinde lokum ve bisküviler dizili, tepsiyle içeri geldi. Her ne kadar kelalaka bir nükteye kurban gitmiş olsa da püskevitin beni buradan, şu an bulunduğum yer ve zamandan çok geriye, çocukluğuma götürmesini canlı canlı seyrettim. “Ablanın teki püskevit getirdi, çok güzel, henüz yemedim ama çok güzel, henüz yemedim, tadına bakmadım ama çok güzel, tadına bakmak ister misin?” kabilinden bir girişle selamlamak istedim seni… Sonra düşündüm: o hakkımı dün, henüz tatmadığım ama seninle tatma ihtimalim olduğu için tadına doyamadığım o mahur baklava diliminde kullandığım geldi aklıma. Yedim püskeviti.
Bugün seni görme hakkım yok, biliyorum bunu. Sen şimdi diyeceksin ki ‘bugün yok da yarın var mı, bugün yok da ne zaman var?’… Buna verecek bir cevabım yok. Zaten mevzuya anlamlı bir giriş de yapamadım. Düşünmedim değil, dedim ya envai çeşit vesilelerle envai çeşit kelimeleri bir araya getirip, seni görmek istemek mi yoksa senden kaçmak istemek mi olduğuna bir türlü kanaat getiremediğim pek çok hadisede pek çok hadiseyle düşündüm. Bulamadım. Püskeviti de yedim bu arada.
Kitaplar yerli yerinde; masa, sandalyeler, tuz lambası, soba, bonzai saksısı ve küllük. Hava çok soğuk. Kapı aralığından, gördüm seni sabah. Seni görmek istememle alakalı değil, sigara içmek istersen diye… Püskevitim yok; yedim. Kahvem de yok, çayım da. Çay içmek istersen âlâ fakat onu başka bir gün başka bir mevzuya dümen tutma ihtiyatıyla şimdilik hiç dile getirmiyorum. Şiir desen, bıraktım okumayı. Üstelik gördüm seni, kapı aralığından ve sanki bir ok hızıyla gözümün önünden geçerken… Hava çok soğuk.
Sigara içmek istersen, bugünkü 3 sigara hakkından birini burada, her şeyin yerli yerince olduğu fakat bir tek senin eksik olduğun dolayısıyla mevcudiyetini bir türlü tamamlayamayan ve belki de bu yüzden bir türlü ısınamayan bu soğuk odada kullanmak istersen bil ki püskevitim yok, yedim onu ama sigaram var. Hava çok soğuk diye kapatayım mevzuyu ki ne yapıp ettiysem de bir türlü girmeye muvaffak olamadığım satırlardan yine ne yapıp ettiysem çıkmayı başaramadığım da anlaşılsın.

Devamını Oku
Çizgili Mavi

Hayır...
Her kitabın her cümlesini sen yazmış olamazsın,
Her şair seni anlatmış olamaz...
şiirlerde.
Penceremin kenarına gelip konan her güvercin ulağın sanki...
Kaçıp göçtüğüm şehirlerde.

Devamını Oku
Çizgili Mavi

Bugün Haziran,
her baharın ardı yaz değilmiş.
ve aslında,
mevsim dediğin senle doğan güneşmiş.
Haziran bugün;
yollara, yıllara gebe bir mevsimin ilk günü...

Devamını Oku
Çizgili Mavi

Kızgın kumunda yana yakıla, yalınayak yürüdüğüm çölsün sen...
Muhtacım bir yudumuna da bana haram, bana yasak, buzdan bir gölsün sen.
Kıyamam koparmaya, koklamaya… dokunmaya kıyamam...
Gönül çölünde ateşle çevrili; bembeyaz, gonca bir gülsün sen!


Devamını Oku
Çizgili Mavi

Nereye gideceğini bilmeden çıkılan yolculuklar var içimde,
Hem yol arıyorum hem yol alıyorum.
Nereye gideceğimi bilmeden düşüyorum yollara,
Yürüdüğüm yol da sensin, vardığım yer de.
Sende, sensiz yürüyorum… Yapayalnızım.
Alabildiğine sen varsın her yanımda;

Devamını Oku
Çizgili Mavi

Kahveni içtin mi? (Bu, bir kahve içelim daveti değildir. Bu, asla ama asla; hiçbir surette ‘ortanın bi tık üstü şekerli, karton bardakta, -bak bugün Cuma, bari bi yüz görümlüğü kahvesi içelim’ daveti değil. Hatta o kadar değil ki, “hadi tamam uzatma, yap şu kahveyi ‘kısa kes Aydın abası olsun” desen bile belki de hiç oralı olmam.)
Kahveni içtin mi? (Bu, ‘Yapayım mı sana bir kahve?’ daveti değildir. Ha ‘yap’ dersen yaparım; ne yapıp ne edip o kahveyi saat 15’e yetiştirmek şöyle dursun yanında bir sigara da ikram ederim ama bu asla ‘Saat 15’te bir kahve içelim mi?’ daveti değildir.)
Kahveni içtin mi? (Bu bir kahve içelim daveti değildir! Olsa olsa ‘Müsaitsen seni biraz görebilir miyim’ türünden soru cümlesi olmayan bir soru cümlesi olabilir fakat asla bir kahve içelim daveti değildir. Salı günü içeceğiz kahvemizi, saatinde –bir aksilik çıkmazsa inşallah, 14’te… Aksilik çıksa n’olur, mühim mi? Değil! Kahve de mühim değil. Bu da zaten bir kahve içelim daveti değil.)
Kahveni içtin mi? (Bu, bir kahve içelim daveti olmadığı gibi, mesele zaten kahve içmek de değil. Yanlış anlamanı istemem; “Ulan hani ‘madem Pazartesiye kadar dayanmak gerek tamam o halde Salı olsun!’ demiştin?” diyerek öfkelenmeni, yüzünün asılmasını ve bunların üstüne bir de seni darladığımı, ‘boğduğumu’ düşünmeni istemem fakat en azından seni bir görebilme arzusunun dile vurumu, dışa vurumu olarak görülmesini talep ettiğim doğrudur… Yoksa, zinhar bir kahve içelim mi daveti değildir!)
Kahveni içtin mi? (Bunu bir kahve davetinden ziyade ‘Zeyneeeeeep Zeynep!’, hatta ‘ZEYNEEEEEEP ZEYNEP!’ feryadı gibi duymanı isterim. Zaten mesele hiçbir zaman kahve olmadı. Hem ayrıca içtim, senden ayrıca kahve de içtim bugün… Üstelik 2 defa! Senden ayrıca içtiğim, hatta biri karton bardakta olan kahvelerin şekerinden midir, suyundan mıdır yoksa senden ayrıca oluşundan mıdır bilmem tatsız, tuzsuz ve sevimsiz oluşuyla alakalı da değil… Bu bir kahve içelim mi daveti değildir.)
Kahveni İçtin mi? (Bu bir ‘kahve içelim mi’ soru işaretsiz sorusudur…)

Devamını Oku
Çizgili Mavi

İki bilinmeyenli bir denklem;
Yaşamak ve de ölmek!
“Bizim de yaşadığımız hayattır kardeşim,
Biz de soluk alıp vermekteyiz.” dediği gibi Sadri’nin!
Yaşıyorum; yaşamaksa, soluk alıp vermek!
Bir derttir ki içimde yanar da durur,

Devamını Oku
Çizgili Mavi

Sabahtır!
Yemyeşil bir bahar sabahı…
Papatyalarla örülü bir bitki örtüsü,
İki yanımda, iki mavi ırmak.
Adın;
Sabahtır bende!

Devamını Oku