Çizgili Mavi Şiirleri - Şair Çizgili Mavi

Çizgili Mavi

Günde kaybolup, arta kalmışım.
Akşam güneşi gibi,
Gelip almışım soluğu bir akşam kahvesinde!
Yan masada, üç beş emekli,
Hayattalar halen ve geçim derdinde…
Önümde bir gazete,

Devamını Oku
Çizgili Mavi

Titrek, cılız ve kendine bile hayrı olmayan aleviyle yanan bir mum ışığı gibi yanıyordu sokak lambası. Biraz önce çiseleyen yağmurdan art kalan damlalar; sarı, üzerinde bilmem ne belediyesi yazan konteynerlerden taşan siyah çöp torbalarının üzerinde, sıcak bir Haziran gecesi denize düşen yakamoz gibi parıldıyordu. Bu parıldamalar, yoldan geçen otomobillerin ışığına göre ahenkli bir şekilde yanıp sönüyordu.
Çöplük değilse bile çöplüğü aratmayan bu sokakta, -bundan ne zaman önce bilinmez, beraber yürüdükleri geldi aklına. Durdu. Dağınık ve yorgun; ama neden dağınık ve yorgun olduğu gitmek istemeyişinden belli yavaş adımlarla yürürken bir anda durdu. Bir sigara yakmak istedi lakin kediler sigara içmezdi.
Sabahları işe, okula; gece vardiyasında çalışanların eve gittikleri curcunalı saatlerin aksine sokak bu saatlerde daha tenha ve sessizdi. Günlerdir televizyonlarda dillendirilen ve heybetiyle daha yağmadan insanları telaşlandıran yağmur, kendinden önce ufak ufak damlalar göndererek neredeyse herkesi evlerine hapsetmişti. Perdelerin ardında kırmızı, sarı, beyaz renkte yanan lambalar pencerelerden dışarı sarkıyor; olanca ışıklarını odalarda, salonlarda ve mutfaklarda bırakarak gökyüzünün laciverte çalan karanlığında kayboluyordu. Yağmurun, birazdan tüm ihtişamıyla yağacağı –tıpkı fırtına öncesi sessizlik gibi bir sessizlikle, her halinden belliydi.
Karşı kaldırımda bulunan battal boy çöp torbalarının arasında kendilerine mükellef bir akşam ziyafeti çeken birisi kömür gibi simsiyah, diğeri ona göre daha çelimsiz olan sarı benekli iki tombul kedi; “Buyur, beraber olsun” der gibi miyavladı. Karnı açtı esasen; karnı -3 gündür hiçbir şey yemediği için, açtı ama ne bir dilim ekmek artığı yiyesi vardı ne de (buruşturulup çöpe atılan pet şişelerin dibinde kalan) bir yudum su içesi! “Tokum, size afiyet olsun” der gibi miyavlamak istedi ancak, bunu bile söyleyemeyecek kadar aç olduğunu hatırladı, hiçbir şey demedi, sustu, yürümeye devam etti.
Bundan birkaç ay evvel; henüz mevsim kışa, takvim Kasım’a dönmemişken, şimdi gözünde canlanan anılarını yaşamış; onları orada, o yaz mevsiminde bırakıp kendi bu kış günlerine tek başına gelmişti. Anıları gözünde canlandı. Anıları gözünde; bir anı, bir hatıra gibi değil de mevcut zamanda ayni ile yaşanan mükerrer hadiseler gibi canlandı. Eskilerin deyimiyle Eyyam-ı Bahur bir yaz günüydü, daha dün gibi hatırındaydı. Hava henüz kararmamıştı; akreple yelkovan (o anda da) şu vakit durdukları yerde duruyorlardı fakat hava henüz kararmamıştı. Karşı kaldırımda bulunan lokantanın, akşama kadar su ekleye ekleye çoğalttığı yemeklerin kalanları tam da bu çöp konteynerinin yanında yerlere saçılmış ve baş başa yiyecekleri belki de son akşam yemeği için kendilerini bekliyordu. Aşağı mahallede cereyan eden kavgayı ayırmak isterken ayağına batan çivi yüzünden epey bir vakit aksak aksak yürümüştü. O günlerdeydi…
Yetişemem korkusuyla telaşlı telaşlı; çivinin acısıyla ağır aksak yürüyerek gelip, geç kalmadığını görünce nasıl da sevinmiş, sokak lambasının altında kendiliğinden filizlenip belli bir olgunluğa kavuşan papatyalardan bir demet toplayıp O’na vermek istemişti lakin kediler papatya toplamazdı. Akşam ezanı okunmak üzereydi. Hava aydınlıktı fakat akşamüstü, üstüne rahat bir şeyler alıp hatta üstünü çıkarıp bir akşamın kollarına kendini bırakmak üzereydi.

Devamını Oku
Çizgili Mavi

Ansızın bir hüzün çökecek bu şehre,
Karanlıklar içinden figanı yükselecek gecenin...
Belki bir kar tanesinin süzülüşünde,
Belki bir rakı kadehinde...
Ama mutlak surette ve belirsiz bir anda;
düşecek aklına seni ne çok sevdiğim!

Devamını Oku
Çizgili Mavi

Z.....,
Bu yazdıklarımı ne zaman, hangi duygularla, ne şekilde okursun bilmiyorum. Okur musun ya da buruşturup bir kenara mı atarsın onu da bilmiyorum. Olsun… Ben yazayım da sen okuma, canın sağ olsun. Ama şayet okursan bir tek isteğim var senden; lütfen sevginden, acılarından, hiddetinden, öfkenden, keşkelerinden ve diğer tüm duygularından arınmış bir şekilde okuman. Çünkü okuyacağın bu satırlar herhangi bir geri dönüş, olmazlardan olur çıkarma çabası veya başka anlamlar yüklenebilecek beylik sözleri değil. Aksine bir olsun kabullenişinin derin sessizliği…

Z.....,
Biz olduramadık. Olamadık. Sebebi, sonucu, eksiği, fazlası adı her neyse artık bir önemi yok; olduramadık. Biz ne olmayı becerebildik, ne ölmeyi, ne senin ilk baştan söylediğin gibi “hep olmak için hiç olmayı”… Günün sonunda en olmamamız gereken noktada, en olmamamız gereken konumdayız. Bende, şu dünyadaki herkesten ve her şeyden değerli olan biri var; benden nefret eden… Sende, seni her şeyden ve herkesten daha fazla seven, sevmeyi de, gitmeyi de, kalmayı da, bir selamı, bir merhabayı da beceremeyen biri var; nefret ettiğin. Burası kör cehennem işte, burası kızılca kıyamet. Ömrümün sonuna kadar sana olan sevgim, sevdam, özlemim, muhabbetim bitmeyecek ama bunların artık hiçbir anlamı ve hükmü yok. O yüzden ilk başta da söylediğim gibi, bu satırları lütfen tüm duygularından ari bir şekilde okumanı diliyorum.
Benim senden duyacağım son cümle “Senden nefret ediyorum!” oldu. Olmamalıydı. Lütfen olmasındı ama oldu. Ben, dünyaları senin ayaklarının önüne sermek isterken bütün onurumu, bütün gururumu, bütün dik duruşlarımı, bütün iyi kilerimi ve bütün değerimi serdim yerlere. Sana yazdığım şiirleri, ömrümce bir daha hiç kimse için, hiçbir şekilde yazamayacağım şiirlerimi yaktım. Benim için cennet olan gözlerine cennet değil dedim. Cennetten kovuldum çünkü. Senin için bir anlamı olmayabilir ama benim için bu kovulma ne kadar acı, ne kadar elem verici bir bilsen… Seni suçlamıyorum, yargılamıyorum ve yadırgamıyorum. Olsun kabullenişi ile kabulleniyorum aldığın kararı ama içime söz geçirmem dilimle olsun demekten çok daha zordu. Bunu anlamanın imkanı yok senin.

Devamını Oku
Çizgili Mavi

Sonra bir kuş konacak pencereme,
Belki senden bir haber getirecek,
senden bihaber...
Sigaram sönecek, gece çökecek...
Sonra belki yeniden yeşerecek,
Tebessümümüz.

Devamını Oku
Çizgili Mavi

Bugün Cuma, ne de çok isterdim ‘erken gelebilmek için elinden geleni yapabilir misin?’ diye sorabilmeyi… Ve ne çok isterdim gözüm sürekli saatte, geçmeyen saate söve saya senin biraz olsun erken gelebilmeni. Gelebilmeni!
Zaman, ne çok şeyi alıp götürdü… Zaman, ne çok kelimeyi gömdü sükût denen kabristana. Zaman, ne çok kırıp döktü-yerle yeksan etti; zamansızca! Neden böyle olduk ki? Neden, ‘bir merhabam var’ demişken ‘sus!’ diye tembihlendim ünlem işaretleriyle.
Al işte! tıpkı zaman gibi, tıpkı şuradan geçen herhangi bir kişi-bir yaprak-bir araba veya boşlukta süzülen rüzgâr gibi geçip gidiyorsun önümden! Sadece seyredebiliyorum; uzaktan! Göz kaçırıyoruz, yüz çeviriyoruz, susuyoruz..! Ne çok isterdim şimdi; tam olarak şu anda gelip şurada bir sigara içebilmeni. İçmesen de n’olmuş, bir sigara içimlik yüzünü görebilmeyi ne de çok isterdim!
Elimde kalan son yerdi burası, bir tek burası kalmıştı elimde. O da yok artık! Tıpkı sesim gibi yazdıklarım da erişmiyor katına. Ben yetle yeksan sen gökdelende! Zaman da acımasız günler de. En acısı da şu; ben hala senin elini tutup uykuya dalmak ve bir daha uyanmamak istiyorum!


Devamını Oku
Çizgili Mavi

İki alem var sende,
iki alem; dünya ve cennet gözlerin...
Bakışına vasıl olan, alemlere hünkârdır!

Neden böyle soğuk,
suskun... Kurşun gibi sözlerin?

Devamını Oku
Çizgili Mavi

Kuş uçmaz, kervan geçmez bir sürgünde ruhum;
Öyle bir tenha ki bu sürgün;
Yanı başında; bir nefes uzağında umudun!
Konuşmak, sevmek, umut etmek ve özlemek yasak...
bir tek gözlerin var bende, hayalimde tutsak;
Hayal de yasak, hayalim de tutsak!

Devamını Oku
Çizgili Mavi

Kırılmak da dahil mi yok olmaya?
Uzayıp giden gecenin karanlığında...
ve üstelik hiçbir şey istememişken,
bir merhabadan başka.

ben sana muhtaçken,

Devamını Oku
Çizgili Mavi

Sen susunca... tüm ışıklar kapanıyor,
Gün ortası kapkaranlık;
Yaz ortası zemheri oluyor...
Temmuz bitmişti,
tüm umutlarıyla gelmişti Ağustos.
Ben korkuyordum gitmenden,

Devamını Oku