O kadar yalnızım ki;
İçimde yalnız sen varsın,
Dışımda ise bir tek sen yoksun.
O kadar çaresizim ki;
İçimi varlığınla,
Dışımı ise yokluğunla yakıyorsun.
Öldüğün günü hatırlıyor musun?
Hani kalan ömrümün yarısını pay etmiştik.
Hani gidiyordun da yanı başında olmuştum.
O an her şey silinmişti de bir ben kalmıştım.
Anlatmıştın hani,
Olur mu böyle şey diye.
Bazen öyle bir yerde oluyorum ki;
Gök kubbe yere inmiş,
Kuşların cümlesi göç etmiş.
Güneş yok gizlenmiş.
Gece yok karanlığını kaybetmiş.
Ben orta yerde askıdayım.
Böyle gelmiş diye böyle gitmemeliydi.
Ömür dediğin bu şekilde bitmemeliydi.
Sen orada,
Hem de benden çok uzakta.
Olmamalıydı,
Bu hayat parça parça yaşanmamalıydı.
Öyle derine işlemiş ki aşkımın acısı,
Sadece yar gelip yanağımdan öpse geçecek,
O kadar dayanılmaz olmuş ki sancısı,
Sadece yar tutup saçımdan okşasa dinecek...
Öyle zor olmuş ki olmayana sabretmek.
Bu sevdanın bir tarafı ben, diğer tarafı hasretindi.
Olmazdı bu yüzden, yokluğunla yaşanmazdı.
Soracaklar elbet mahşerde, o büyük aşka ne oldu?
O’nun aklı yetmedi, benim kalbim diyeceğim.
O aşkı anlamadı, kalbim hasrete dayanmadı.
Ben ki serden geçmişim,
Senden geçmem mi sandın.
Bile isteye yaşamayı seçmişim,
Güle oynaya ölmem mi sandın...
Azrail dahi ölecek,
Sen bunu bilmez misin?
Niceleri geldi geçti,
Ardına bakıp görmez misin?
Şu yalan dünyada bir kez olsun sevmez misin?
Ey sevgili,
Ne çok ağlarmışım meğer yokluğunda,
Ne çok titrermişim güneşin sıcağında.
Dünyam hiç bu kadar soğuk olmamıştı.
Ve zavallı yüreğim,
Buzdan yanacak kadar donmamıştı...
Sürekli ölüm ölüm diyorsun da,
Ölüm hakkında ne biliyorsun...
Belki de sadece gitmektir ölüm dediğin...
Öncesinde gidenlere kavuşmak,
Buluşup hasret gidermektir.
Zor olansa bakmaktır gidenin ardından.
duygularımızı tercüme etmişsiniz şairim