Her sabah yeni rolüne bürünür hayat.
Güneşe ‘doğ’
Kuşlara ‘uç’
Rüzgara ‘es’
Denize ‘coş’ der..
Sözcüklerin parça tesirli aşk etkisi yaratmıyorsa
Söylediklerinin hükmü kalmamışsa
Söyleyeceklerin bitmişse aşk-ı baki olanının gönlünde
Sessizliğe bürünmenin eşiğine vurursun kendini
Sustukça yazar
Yazdıkça coşar
Her şey eskiyor şu hayatta...
Bir hevesle giymek için aldığın kıyafet mesela.
Ya da aldığın son model araba.
Evinde güzel duracağını düşündüğün her hangi bir eşya.
Deniz manzaralı evin bile hatta.
En önemlisi insan bile eskiyor zamanla.
Seni sevmeleri süresi belli olmayan,
gelip gelmeyeceği meçhul zamanlara sığdırdım ben.
Şimdi karşıma geçmiş "beni ne kadar sevdin" diye sorma ey yar.
Zamansız,
mekansız,
dipsiz,
Ben sana ne zaman sabah vakti olsam,
Viran bahçenin çiçekleri solmasın diye ruhuna doğsam,
Yorgun bir ömürden vurulmuş yüreğimle dönüyordum...
Ben sana ne zaman öğlen vakti olsam,
Kanamalı hasta ruhunun ellerinde yüzlerce kez kalbimi acıtsam,
Hiç bir zaman teselli istemedim senden
Acıdığın için seviyormuş gibi yapmanı beklemedim.
Yalnızca yalnızlığımı doldur istedim.
Bitmek bilmeyen gecelerimi aydınlık gündüzlere döndür,
Özleminle kavrulan yüreğimin yangınlarını söndür.
uzun zamandır sende bir haller var
kılı kırk yarıp,kırk yılda kırkını çıkaramadığım hatırın
küçük bir damladan koca bir okyanus sevdası ummaya razıyken
gözlerin gözlerime eskisi gibi bakmıyor...
bir kez dokunmak için
elimden düşen pembe hayallerimle,
ayağıma takılan çakıl taşı umutlarımı alıp
atılıyorum yalnızlığımın kollarına.
artık hiç bir dal kalmadı tutunacağım.
aynalar bile reddediyor,
ben en çok içime yağardım,en çok içime
günlerce, gecelerce
kimsecikler duymaz
duysa da oralı olmazdı
ben hep içime kanardım, hep içime
Yiğit’çe cümlelere meyletti adam
Duygularına gem vuran bir kadının
Paslanmış ruhunu okşarken
Ahh dedi ahh
Nasıl da güzel geliyorsun
Uzaktan uzaktan
Serbest vezin şiirlerin en güçlü ve en güzel kalemi,şairine saygı ve selamlarımı sunuyorum..