Gözlerinden anladım, gidicisin.
Yalanlayan ifadelerle bakıp da yorma kendini.
Ben yeterince üzüldüm, bırak üzülmesin dizlerin.
Yorulmasın kaldırımlar ve
Daha yolun başında takati kesilmesin gülüşlerin.
Artık şafaklarımda ki sükunet hayal.
Hüznün dibine vuran,sesimin yetmediği, söylemeye çalıştıkça tıkandığım,
o atarlı, eyvallahı olmayan bütün şarkılar yalnızca benim...
Kendine pay çıkarma...!
Bıraktığın yalnızlığı, açtığın yaralarımı örtbas etmeye çalıştığım,
kıyasıya çarpıştığım ama bir çoğundan galip gelemediğim
aldırmıyorum artık doğup büyüdüğüm şehirden uzaklarda oluşuma
denizin maviliğinden yoksun kalmış hüzünlerimi
gönlümün derinliklerinde yüzdürüp,
geri dönmeyen katilim niyetine besliyorum koynumda
içtenmiş süsü verilmiş her merhabanın
gün gelip soytarı bir elvedaya yem edileceğini biliyorum aslında
Ey o güzel gözlerine eşlik eden muhteşem kirpiklerinden öptüğüm yar...! Söylesene...
Senden arta kalanların avuntusuna razı gelmiş gönlüme yaşattığın acılar Başka başka kollarda yitirdiğin masumiyetin diyeti mi...?
Bana bir kez bile reva görmediğin zırnık sevmeleri ele güne sebil dağıtmaların,
Hangi kitapta hak-reva diye yazıyor ki...?
Aşkın "kırılma" noktası dedikleri yer kan kaybından yitmekte şimdi.
Kırıldığından ziyade yanıldığına veriyor yana yakıla son nefesini.
Unutmanın vaktidir............
Toparlan yüreğim..
Daha kararlı,daha temkinli yol almaya..
Hayata......Olana.......Olmayana inatla.
ateş olsan cürmün kadar yer yakarsın
sevmeye niyeti olmayan bir gönülde
alevmiş, kormuş, yangınmış
ahuzarına karşılık vermedikçe nafile
bırak olduğu yerde kalsın aşk,
düşürme kendini dile
Ve anladık ki eskiden harfler daha kıymetliydi..
Bir ''MEKTUP'' yazardın,
Aylar süren ayrılıkların sessizliği kapanırdı.....
Bir "MEKTUP" için aylarca yol gözlenirdi.
Yenisi gelene dek yeniden yeniden okunurdu...
Şimdi "TELEFON" var,,"MESAJ" var ama,
bu satırları sana beni duymadığın,asla da duyamayacağın
ayazda kalmış bir tomurcuğun boyun büktüğü kaderi gibi
boynumu büktüğün
işitme ihtimallerini bencilliğine devrettiğin yerden yazıyorum sevgili...
çaresizliğin karanlık dehlizlerine zoraki ittiğin
merak etme beklerim ben seni
geç kalmışlığını içime sindire sindire
Hisar'dan Kalamış'a umutlarımı yüzdüre yüzdüre
Haydarpaşa'dan Kadıköy'e uzanan sahil şeridinde
martılarla dertleşe dertleşe
Taksim'den Beşiktaş'a inen yokuştan salarım hüzünlerimi
mavinin hangi tonu
hafızama kazınmış gökyüzü bakışlarını silebilir ki.?
nasıl bir ummandır ki o derinliğinde kaybolduğum,
çırpındıkça boğulduğum.
vurgun yemiş bir balık,
deşifre olmuş bir martı,
Serbest vezin şiirlerin en güçlü ve en güzel kalemi,şairine saygı ve selamlarımı sunuyorum..