Türküler…
Hep sende yarım kalır.
Ve Nisan ayında;
Yaprağın düşer toprağa.
Göz pınarların kurur
Sonra ruhunu kaptırırsın
Saatsiz yıl mı olur,
Ey boşlukta gezen ömür?
Yanmadan sineler
Temizlenir mi bu gönül?
Kirleri nasıl çıkacak
Ateşe düşmezse ömür!
Perdeler, güneşi perdelemekte
Rüya, hakikate inat etmekte
Söyle hayat söyle gizlenen nedir
Sırda hangi hayal gölgelenmekte
O ruh neden yorgun ve gönlü suskun
Bir ileri… Bir geri…
Yükselmek mi oda ne?
Akıl hâlen yerinde…
Hep saydığı zeminde!
Dünya… Yıldız… Kâinat.
Nefeste erir hayat
O hayattan habersiz
Bir ben sessiz ve sensiz
Bir sen benden habersiz
Orda yakın bir yerde
Suyu bırakan; bulut mu?
Yoksa öylesi mi doğar, Güneş
Sonra toprak mı yapar daneyi
Ve ipsiz, ilmiksiz,
Sema’da nasıl durur ki ay
Ey akıl söyle!
Kurtulmak için
Dipsiz bir kuyuya attım,
Hüzünlerimi…
Taştı
Bulaştı ruhumun eteğine yine,
Yaşananlar…
O anı düşününce
Hüzünlenirim
Ve
Yine bulutlanır
Uykuya hasret gözlerim
Öylece yalnız ve çaresiz
Rüzgâr taşır sesini…
Tacını başına bulutlar takar.
Her gün dönümünde;
Güneş bir başka vurur…
Sana imrenir gülistan!
Duvarda bir dolap, yanda eğreti bir raf
Örümcek kendi ağında ölü durmakta
Hemen altında da, renksiz keçeli peyke
Çul üstünde “Mazi” hareketsiz durmakta
Soluk bir bez parçasıdır camda asılan
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!