Görmeden geçtiğin viranelerde;
Küllenen bir tarih yaşar…
Görsen kardeşim!
Bakmadan ittiğin divanelerde;
Gizlenen bir sır yaşar…
Bilsen kardeşim!
Hani bir gün;
Bir gülle gelmiştim ya kapına!
O gül hâlâ durur.
Sadece;
Senin için yaşar hatıralarda.
Söyle…
Gönlüm söyle;
Dönüşsüz ufukların seherinde!
Giderken meçhule…
Niçin hicrana bulanırsın yine?
Neden ve…
Niçinler çıkmazındaki
Ruh’a takılan kement
Çeker istediği yöne
Bırakmaz istikamet
Sonrası
Sevemedim karanlığı…
Ayçiçeği gibi
Umutla,
Hep taze güneşi beklerim.
Kâinata düşen ıtrîn
İçime işler nakış nakış
Gece; karanlık gece, hiç sevemedim seni
Dünya; bırak peşimi, sürükleme leşimi
Nasıl sevdadır ki, hiç bırakmıyorsun beni!
Verecek bir şeyim yok, ruhum buldu yerini.
Tan yeri ağarmadan, gönüller kararmadan
Sıcak döşeklerde, süslü masada
Dolarlar yurolar saklı kasada
Ortam karışınca çıkar hasada
Maskeler tokatla düşer be kardaş!
Bu memleket sana dedenden kaldı
Her çiçek şaheserdir!
Ancak
Ruhun gibi; güzel…
Sen gibi; “ıtır” kokan…
“Kasımpatı” bir başka!
Ona; tebessümünü…
Âlemler perde perde,
Açılması zor olur.
Hâl gelince, dil susar,
Gönül coşar, kor olur.
Adım atma boşluğa,
Siyaha boyanır koca gökyüzü
Karanlık, güneşi perdelemekte
Nerede odama nur veren ışık
Perdeler, sokağı perdelemekte
Şurada, ötede, hemen beride
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!